İyice bekledim her şeyin netleşmesi için... Malumunuz, Sosyal medyada; yalan, dolan, çarpıtma hak getire...

Bu aralar çok ama çok garip işler oluyor...

Sanat, müzik, din, spor, siyaset, yargı vs. alanlarda çok ama çok garip işler dönüyor...

Birbiriyle hiç alakası yokmuş gibi görünen ama aynı el ve akıl tarafından müthiş yönlendirilen olaylar üzerinden gidelim...

Mesela,

Susamam şarkısıyla birden bire YouTube u sallayan bir repçi güruh (  film formatında 15 dakikalık klip çekerek) çok farklı çok ince bazen aleni bazen de subliminal mesajlar veriyor...

İnternete düşmesinin üstünden ( Tıpkı Gezi olaylarında olduğu gibi Amerika, İngiltere ve Almanya anında bunu malum medyalarıyla halkına servis etti.) daha bir hafta geçmeden 21 milyon kez de izlendi.

 

Doğa, su, çevre, eğitim, adalet,  işsiz üniversiteli/ atanamayan öğretmenler,  uyuşturucu, kadın ve hayvan hakları vs. soslarıyla başlayıp
adalet yok " tek tweet atmaya bile korkuyorsun “sözüyle aslında aleni bir şekilde filmi andıran ve hedef kitle olarak da gençliğe müzik diliyle ulaşmaya çalışan 15 dakikalık klip boyunca devlete, bürokrasiye,  askere, polise giydiriliyor, hakaret ediliyor ama ne Fetö’ye ne de PYD/ PKK' ya ne hikmetse tek kelam edilmiyor...

Gerek logosuyla, gerek görüntüleriyle gerekse de sözleriyle resmen İkinci Gezi kalkışmasını tetikleyen klipin iddiamızı teyit eden bazı sözlerini dikkatini sunuyorum:

Ama biz müziğin bir şeyler değiştirebileceğine inanıyoruz

Bizimle gel / Ben bi’ beyaz Türk’üm, Yasalarım Anglosakson ama kafam Ortadoğulu,

Apolitik büyüdüm,  hiç oy vermedim, Kafamı tatile, gezmeye, borca yordum, Adalet öldü,   ucu bana dokunana dek sustum ve ortak oldum, Şimdi tweet atmaya bile çekiniyorum,    Kendi ülkemin polisinden korkar oldum, Üzgünüm ama senin eserin ülkedeki umutsuz nesil /

Çünkü çocuk öldü vuran memurdu diye haklıdır dedin, sesini çıkarmadın /Bi gece haksızca alsalar    içeri seni, bunu haber yapacak gazeteci bile bulamazsın / Sizin polisiniz silahını çekip güpe/gündüz   ortalıkta vuramaz dilediğini/ Sustukça sıra sana gelecek, Aydın beyinleri bekliyor karanlık gelecek/  üniversiteliyim yarattığınız sistem yüzünden bir serseriyim/ )

 

Bu satırlar bile aleni bir biçimde, devlete isyanı başkaldırıyı tetikliyor.

Klip, bir şarkıcının ya da birkaç şarkıcının aklının çok ötesinde (ki kendileri aksini iddia etseler de ) şeytani bir üst akıl tarafından rep müzik sosuyla yazılmış belli ki... Yani kısaca Fetö izi her bir yeri…

 

Emin olun,
bir gezi varî örgütlenme kokuyor havada...

Bu rap menşeili klip, her yönüyle tam da parolası bu işin...

SUSMA, SUSAMAM...

Parolanın ta kendisi...

Bakın, en basit haliyle adalet yok motifleriyle, söylemiyle eşgüdümlü bir süreç işliyor...

 

Ve hatta PKK sevici, devlet düşmanı, domuz sever Kaftancıoğlu ile direkt girift bir süreç bu…

Birileri, Kaftancıoğlu’na yıllar önce attığı tweetten dolayı 9 yıl ceza veriyor...( Ne tuhaftır ki karar altı ay erteleniyor ve muhtemelen istinaf mahkemelerinde ya da farklı mercilerde onaylanmayacak ama nedense bu karar bir şekilde veriliyor.)

 

Yani dikkat edin, ne diyordu Susamam şarkısında: tek tweet bile atamazsın, korkarsın.

Hâlbuki aynı Canan, 13 bin oyun çalındığı ilk seçimde İstanbul adliyesine gecenin saat 11' inde malum savcılarla giriş yaparak oyların sayımını durdurmuştu.

 

Şimdi ise 9 yıl ceza yemesinin zamanlamasını, büyük sükse yapan ve daha da yapacak bu şarkıyla bir okuyun...

 

Ve hatta buradan yola çıkarak,

madem geçmişe yönelik tweetler suç teşkil ediyor, o zaman iktidar mensuplarının bilhassa Fetö ve liderine methiyeler dizilişi neden emsal kabul edilmiyor diye de içtihat babında haklı bir şikâyetin damar yolu bulunarak kaos yaratılmak isteniyor.

Ve siyaset de bu işin başrolünde…

 Hem de bizzat iktidar partisinin içindeki elma kurtları başı çekerek devrede… Çünkü kale içten fethedilirse yani Erdoğan devrilirse ya da otoritesini kaybederse emellerine nail olacaklarını II. Abdülhamit’ten biliyorlar.

Açalım biraz…

Kozmik Oda tecavüzünün bir numaralı müsebbibi olan bir zatı muhterem vardı ya… Hani Fetö, Gezi olaylarında muvaffak olsaydı kendisini Başbakan yapacaktı ya…  İşte bu zat bu aralar sanki tam da bu iş için devrede…

( 17-25 Aralık çağrışımını 17.25’te attığı tweetle destekleyen, Fetö davaları ilk kez söz konusu olduğunda cübbemi yeniden giyerim tehdidinde bulunan ve hala daha Erdoğan’ın sırtında özgül ağırlığım var diyerek kambur teşkil eden ve nedense kendi gibi üç beş kodamanla birlikte partiden bir türlü tasfiye edil(e)meyen bir zavallı da bütün bu süreci ifade özgürlüğü olarak yorumlayarak kaleyi içten yıkıyor. )

 

Diğer taraftan yeni partinin ve uluslararası malum çevrelerin ve Fetö’nün gözbebeği melek yüzlü Babacan’ımız da çekilen klibe şu sözlerle destek veriyor:

Çok güzel hazırlanmış. Sorunlar ve kaygılar gayet güzel işleniyor. Harekete geçilmezse, bir şey yapılmazsa, susulursa olacaklardan herkesin sorumlu olduğu vurgulanıyor. Etkilendim doğrusu. Biz de susmadık. Susamadık. Karar verdik ve çalışıyoruz"

Şaşırdık mı, tabii ki hayır…

 

( Bahçeli’nin bütün bu süreçleri görerek, Ak Parti hakkında görüşlerim yine aynı ama Erdoğan’ın yalnızlığının da farkındayım. Erdoğan düşerse millet düşer, sözünü de Erdoğan’ın yalnızlığını da, sırtından hançerlenmesini de tüm bunlarla bir okuyun. )

 

 

 

Hepsi eşgüdümlü hareket ediyor ve hepsi bilerek yapılmış ve zamanı ayarlanmış olaylar silsilesi olarak karşımıza tesadüfmüş gibi çıkarılıyor.

 

Ve hatta 30 Ağustos zaferi ve camideki Atatürk polemiği ile de bir okuyun bütün bu süreci...

Diyanetteki kripto Fetoculerin hazırladıkları hutbe ve cami cemaatine sızmış Fetocülerle ateşlenmek istenen fitne de sahnede...

Çünkü en az politize olmuş topluluk cami cemaatidir ve birileri bu aralar burayı da kaşıyor...

 

Atanamayan öğretmenlerden ve yüzbinlerce işsiz üniversite mezununu da bu klip üzerinden okuyun...

İstanbul şehremininin İstanbul' u sel götürürken Bodrum' da tatil sosu verilmiş üst düzey gizli görüşmelerini ve Diyarbakır gezisini de bir okuyun...

 

(Leblebiyi havaya şöyle atar da yerdi diyerek Atatürk sömürüsü yapıp bir kitabı 2500 liraya satan zatlardan tutun da malum ülkücülerden Akepelilere kadar herkes bu kadını ifade özgürlüğü sosuyla baş tacı etti.

Savunma olarak da “megri megriden, Habur' dan, TRT' ye çıkarılan katilin kardeşinden ya da katilin AA tarafından servis edilen beyanatlarından” dem vuruyorlar...

Yahu be zavallı adam de ki bari

 O da yanlış, bu da yanlış...

Demez, diyemez...


Türk siyaseti hiçbir zaman bu kadar aşüfte olmamıştı... At izi, it izine hiç bu kadar karışmamıştı)

 

Ve yine proje bir adamın 790 hizmet aracını Yenikapı' ya çekip oluşturmak istediği yolsuzluk algısını da bu süreçle ve bu kliple bir okuyun.

(Hâlbuki malum zat,  İBB'ye 17 milyon 454 bin TL'ye 3 ay 24 gün evet yanlış okumadınız, sadece 3 ay 24 gün kullanılmak üzere 997 yeni araç kiraladı ve işin ilginç yanı israfla isnat edilen araçların ortalama maliyeti 1400 lira iken, bu yeni ihalede bu rakam 3100 lira olarak belgelendi.
İşte belgeli ispatı:

İhale Onay tarihi: 22.07.2019
KİK yayımlanma tarihi 24.07.2019
Sözleşme tarihi: 02.08.2019
Yaklaşık maliyet: 17 milyon 454 bin
Araçların kullanım süresi:

04.09.2019 - 31.12.2019 )

Ama gel de anlat...

 

 

Yine, Susamam klibinde değinilen Kadın Hakları motifi de toplumun fay hatlarını tetiklemeye yönelik bir unsur…

Ve ölmek istemiyorum naralarıyla öldürülen Emine Bulut hadisesini de toplumda infial ve tepki yaratması yönüyle bütün bunlarla bir okuyun...

Bütün bu olaylardan bağımsız olarak sakın futbolu da düşünmeyin. Hatırlarsanız 1990 yılında Yugoslavya’nın bölünmesine giden sürecin fitilini Kızılyıldız ile Dinamo Zagreb maçı ateşlemişti. Futbol da bu işin tam da içinde... Yani bir el buraları da kaşıyor...


(Çok tartışmalı hakem kararları ve toplumun sinir uçları VAR ama yok üzerinden kaşınıyor)

 

PKK' nın yaktığı fabrikaları, onlarca ormanı da ( bizim KAZların tek kelam edemediği) bu süreçle bir okuyun...

Türkiye’deki çok önemli üniversitelerin rektörlerinin, Marsilya’da özel bir malikânede toplatılıp aldıkları talimatları da tüm bu süreçle bir okuyun...

Zenginler kulübü diye bilinen ecnebi bir iş örgütünün malum siyasi partilerle yaptığı gizli toplantıları da bu süreçlerle bir okuyun...

Siyasette, Davudi sesli zavallının tehditkâr söylemlerini ve yeni parti oluşumunu da bu süreçlerle bir okuyun...

Yani anlayacağınız,

birileri yine bir yerlerden başlıyor... Proje antrkotçusunun Bodrum toplantıları gün yüzüne çıkıyor.

Namus sözü veriyorum, tekbir işçinin ekmeğiyle oynanmayacak sözüne rağmen işçi kıyamı devam ediyor ve ulaşıma, suya, ekmeğe fahiş oranlarda zam yapılarak neredeyse seçim öncesi ne denilmişse tam tersi yapılıyor.

İzmir’de bazı semtlerde suya yüzde dokuz yüzlere varan oranlarda zam yapılıyor, bilhassa İstanbul ve İzmir belediyelerinde danışman sıfatıyla görevlendirilen isimlere yüksek maaşlar verilerek sanki devleti kayyuma zorlayacak eylemlerin fitili ateşleniyor.

600 bin oy fark atarak herkesten oy alan bir zatın bindiği dalı kesercesine İstanbulluya tabiri caizse bedel ödettirmesinin hiçbir mantıki izahı yok diyenler de bu süreci bu yazıyla bir okusun…

 

Bütün bu süreci gören ve muhatabına atfen “Seni pejmürde ederiz.” çıkışı yapan Soylu üstünden hükümete kayyum tahriki yapılarak bir kaosun üstünde duruluyor.

Birileri suları bulandırıyor...

Tekrar söylüyorum SUSAMAM şarkısı bu sürecin tüm yönüyle manifestosu...

Erdoğan nezdindeki devlet otoritesi tüm bu olayların farkında… Külliye’de otuz büyükşehir belediye başkanıyla yapılan toplantı ve orada verilen uyarı mahiyetindeki beyanatlar bunu teyit ediyor. Yine dün de bu oluşuma desteğini açık olarak verdiğini bildiğimiz Saadet Partisinin Genel Başkanı ile iki saat görüşmesi de bu refleksi ortaya koyuyor.

50 bin tır silah ile donatılan ve hedef olarak da Türkiye’yi gözüne kestiren ABD ile bir çatışma an meselesiyken içerden vurulmak isteniyoruz.

Herkes aklını başına almak zorunda… 

Erdoğan- Bahçeli/ Akar- Soylu- Fidan öncülüğündeki devlet ve feraset sahibi bu millet Allah’ın inayetiyle yine bu oyunu bozacaktır.

Yeter ki biz uyanık olalım ve susmayalım.

Ezcümle... Ben de #Susamam...