Bu iki farklı fotoğrafın ortak yönü nedir dersek, nimete saygı ya da saygısızlık dersiniz.

1-005.jpg

2-001.jpg

Sekiz sene öncesinden başlayalım…

Hatırlayın, Tolga Zengin' in TS formasıyla İspanya' da büyük ses getiren ve yılın fotoğrafı seçilen bu davranışı ile ne kadar gururlanmış/ mutlu olmuştuk...

Bakın o olaydan sonra ne demişti Tolga:

Bir baktım kalenin önünde ekmek var. Kalecilik hayatımda hiç böyle bir olayla karşılaşmamıştım. Şoke oldum. Somali’de insanlar ekmek bulamayıp açlıktan ölürken, Bilbao taraftarlarının bana ekmek atmasını hayretle karşıladım. Ekmek nimet olduğundan hemen yerden aldım ve öpüp alnıma getirdikten sonra kale direğinin yanına koydum. Somali’de insanlar açlık çekiyor. Aklıma bir anda bu geldi. Çok üzülmüştüm."

Evet, Somali ve Yemen başta olmak üzere açlıktan ölen binlerce Afrikalı çocuk dehşeti...

Bir de bizi farklı bir dehşete düşüren Kadıköy Anadolu Lisesindeki şükürsüz, şuursuz, şiarsız

öğrenci/ öğretmen/ anne- babalar gerçeği...

Bir okul düşünün ki (üstelik ülkenin başarı yönüyle adını duyurmuş bir lisesi) onlarca öğretmenin, yüzlerce velinin gözü önünde her yıl okulun ilk gününde çömez tabir edilen 9.sınıflara sözümona gelenek minvalinde simit atma partisi düzenliyor...

Yerlere atılan ve daha sonra çöp misali görevlilerce yerden süpürülen onlarca simit...

Yürekli sızlatan, insanı dehşete, hayrete düşüren görüntüler...

 

Yere kazaen düşünce ya da yerde tesadüfen görünce üç kere öpüp üç kez alnımıza koyduğumuz ve adına nimete saygı/ Allah' a şükür dediğimiz bir inançtan, gelenekten / kültürden ve taşıdığı değerlerden bîhaber zavallı ergenler...

 

Dizilerle beyni formatlanmış, sosyal medyadaki " sarı mikrofon" formatına uygun, salt akademik başarı odaklı ve kendi ben duygusundan başka bir “ben”e sadece cinsellik konusunda muhtaç egoist gençler...

 

Tanzimat' tan beri gelen Batı/ Doğu ceyranıyla ne Batılı ne Doğulu olabilmiş, piçleşmiş bir eğitimin ve kültürün prangasındaki mankurtlaş(tırıl)mış beyin(siz)ler...

 

Tüm endamıyla bacak bacak üstüne atıp  Türkçe- İngilizce karışık şıllık bir konuşma edasıyla " çocuğun duyuşsal, bilişsel zekâsı” terimleriyle söze girip

ergen davranışları ve ailenin yapması gerekenler konusunda dem vurup,

Türk- İslam kültüründen zerre nasiplenmemiş, cinsi sapık Batılı eğitimcilerin öğretilerini referans alarak kariyer yapmış UZMAN (!)larımız…

Bazılarını tenzih ederek bilinen adlarıyla Psikologlarımız, pedagoglarımız…

 

Hadi Kadıköy Anadolu Lisesindeki “simit atma ve ergen psikolojisi” tanımlamanızın  ucubesini bu topluma bildik söylemlerinizle bir  izah edin...

Bakın, size bir tavsiye…

Bu okula gidin, gençlerin karşısına yine o güzel bacaklarınızla, dekolteli kıyafetlerinizle çıkın ama

sakın ama sakın konuşmayın...

Gâvurdan gâvur olup ötekileştirdiğiniz ve Suriyeli diyerek kahradığınız bir naçar milletin iki çocuğunun şu mektubunu görseliyle bir okuyun ve diğer çocuğun da videosunu izlettirin yeter…

3.jpg

Suriyeli kız, çizdiği resimle tabutun içinde kendini tasvir ederken, ailesine yazdığı vasiyette, "Bu benim vasiyetimdir. Canım annecim! Senden benim güzel gülüşlerimi hatırlamanı ve yatağımı olduğu gibi bırakmanı istiyorum. Ve sen ablacığım! Arkadaşlarıma de ki: ’O açlıktan öldü...’ Ve sen abiciğim! Üzülme; ama, ikimiz birlikte, ’Biz açız!..’ dediğimizi hatırla. Ey Ölüm meleği! Acele et ve ruhumu al ki artık Cennette yemek yiyeyim. Ben çok açım. Ve ey ailem! Benim için korkmayın. Ben sizin yerinize de Cennette yiyebildiğim kadar çok yiyeceğim"

4-001.jpg

https://www.youtube.com/watch?v=4pTCgzFVY8A

Ezcümle… ŞÜKÜRSÜZ, ŞUURSUZ, ŞİARSIZ NESİLLER