Bu köşemizde, spor, sanat, siyaset, tarih vs haberleri fıkra tadında kendi penceremizden başlıklar halinde analiz ettik, nasip olursa etmeye devam edeceğiz…

Selam ve Dua ile…

 

VESAYETTEN CUMHURİYETE

30 Ekim 1918 Mondros’a, 29 Ekim 1923 ile cevap veren M.Kemal önderliğindeki akıl, çok zor koşullar altında yeni bir devleti Cumhuriyet’i ilan ederek kurmayı başarmıştır.

 ( yani 30 Ekim Mondros Türkiye’si ise

 29 Ekim, yani  her şeyin bir gün öncesi olarak kaldığı gün olduğunun ispatı minvalinde bilerek seçilmiş bir tarihtir.)

  

 

Cumhuriyet, her ne kadar birilerince İslam karşıtı olarak anlatılsa da aslında İslam fıtratına en uygun yönetim şeklidir. Zaten cumhur kelimesi de halk demektir.

Hal böyleyken iki darbe ürünü olan 61 ve 82 Anayasası’nın 6. Maddesinde,

1924 Anayasası’nda geçen :
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, sözüne istinaden
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.

İfadesi eklenerek milletin takdiri gölgelenmiştir.

Çünkü sistem;  iktidara, muktedir olma fırsatı vermeme üzerine oturtulmuştur.
Peki, ne demek yetkili organ... Farkındaysanız ifade bile muğlak…

Meclis derse anlarız, neticede millet- vekili ismiyle hemhal… Yani milletin vekili,

başvekil/ başbakan/ cumhurun başı Cumhurbaşkanı…

Hayır, tam aksine…

Sistemin özeti: vesayet…

Senin adına her şeye biz karar veririz, sen sadece oy ver( o da bizim istediklerimize) gerisine karışma demenin hukuki terimi altıncı madde olarak özetlenmiştir dersek yeğdir.

 

Peki, kimdir bu vesayet sistemini getiren vesayetçiler…

Kimine göre tek partiye Milli Şef ile sızmış, kripto Yahudi olan Beyaz Türkler, kimine göre NATO sonrası oluşan Gladyo, yani Derin Amerika kimine göre de 1800’lü yıllardan beri Kraliçe’ye bağlı adamlardan mürekkep derin İngiltere…

İşte bu vesayetçilerin vesayet sistemi, onların bizzat ve bilerek ortaya koyduğu bir referanstır.

Çok partili hayata geçişimizden itibaren de devam etmektedir.

Vesayetçi anlayış Demokrat Parti ve Menderes’i 60 darbesiyle devirdikten sonra bir daha iktidara gelememe riskine karşı kendi siyasi doktrinini sisteme hukuk sosuyla entegre etmiştir.

Ve bu doğrultuda “Atatürkçülük, Laiklik, Cumhuriyet’in temel ilkeleri” başlıklarını oluşturarak işlerine gelmeyen her fikri, her kesimi,her siyesi partiyi  bu değerlere aykırı hareket ettikleri gerekçeleriyle siyaset başta olmak üzere her alanda tasfiye etmişlerdir.

 

Yüzde kaç ile gelmelerinin bir önemi yoktur,( Türkan Saylan) sözü de bunun bir ispatıdır.

Bugün,
En üst yargı organları başta olmak üzere YÖK dahi bu referans üzerine şekillenmiştir.

Ve hatta 2200 yıllık Türk Ordusunu da maalesef yıllarca bu kurdukları vesayet düzeninin postallı, dipçikli bekçileri olarak kanun nezdinde görevlendirmişlerdir.

 

TSK iç hizmet 35. Maddesinin eski şekli tam da bu dediğimizin ispatıdır.


"Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ni kollamak ve korumaktır"

İfadesi ile darbelere bile meşru gerekçe hazırlanmıştır.

( TSK 35. Maddenin yeni şekli:
Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurtdışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, TBMM kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır" şeklinde değiştirildi.)

 

 

Hatırlayın bir dönem Erbakan Hoca’nın kurduğu partilerin kaç kez kapandığını ve Erbakan'ın azledildiğini.
Ya da öncesinde 80 ihtilalini ve yasaklı siyasetçilerimizi... Binlerce devlet memurunun işten atıldığını, Doğu’ya sürüldüğünü ya da binlerce insanın hapishanelerde işkence gördüğünü… Binlerce gencin üniversitelere kabul edilmediğini…

 

 

Halka rağmen ve yeri geldiği zaman her şeyin üstünde otorite olarak kendilerini kabul eden bir vesayet rejimiyle yıllarca yönetildi bu ülke.

Ondandır ki Özal’a kadar bu vesayetin başına getirdikleri ve tüm organları direkt olarak bağladıkları Cumhurbaşkanlarının hepsi TSK iç Tüzük 35. Maddesine istinaden asker kökenlidir.

 

Ve adına da “anayasa, hukuk” denilerek adeta çelikten bir zırha bürünerek

ve halka rağmen ya da halk adına halk iradesini yok sayan bir anlayış olarak bu ülkeyi her alanda adeta süründürmüştür.

Başkanlık sistemiyle Vesayet sistemi bir nevi körelse de çoğu unsurlarıyla sistem devam etmektedir.

Yoksabu minvalden bakıldığında  bugün İran devletinin adı da
İran İslam Cumhuriyeti…

 Veya İngiltere, Belçika, Hollanda gibi birçok ülkenin yönetim şekli de Monarşi…

Tam bağımsız, vesayetsiz, tam demokrat ve tam cumhuriyet yönetimiyle nice 29 Ekimlere Türkiye…

 

Ezcümle... VESAYETTEN CUMHURİYETE

 

 

Son söz:

İsim, neden YY Analiz…

 

Beyit Dilinde Ezcümle:

 

Malumdur benim sühanım mahlas istemez

Fark eder anı şehrimizin nüktedanları