Yenemiyorsan yenilmeyeceksin, dersin; 

Maçın başında beraberliğe çemkirirsin, 2-0’dan 2-2’ ye sevinirsin…

Peki, Avcı’ya: “Bu işe ne dersin, maçtan çıkan dersin üzerinde daha önce çalışılmış mıdır?” dersin,

5 haftadır köyünbaşından serseri bir kütük gibi rakibin yara yara geldiği sol tarafa,

Köybaşı’nı koyup; tüm maçlarda zaaf yaşıyorsan ve bunu sürekli tekrarlayıp üstelik hataya gerekçe olarak da  Türk kontenjanı sosuyla hatayı sosluyorsan, çalışılmamış hiç dersin derim…

Çıkarılacak dersin ana mantığı şu:

Takım, ofansif orta saha oyuncularından oluştuğu için

 ki biz bunu en bariz Molde maçında gördük, atağa hızlı ve tek paslarla çıkan her takım Uğurcan ile bacanak oluyor.

Topla oynama oranı neredeyse 70’e  30 lehine olup da maçı zar zor kotarmanın başka izahı yok. Zaten Galatasaray etkili bir oyun oynamadı ya da oynayamadı.

Yukarıda bahsettiğimiz kronik sorunlarımızda faydalandı.

Mesala yediğimiz  ikinci golde kaleci Muslera  asist yaptı, çünkü top Köyünbaşından geçti…

Gerçi köyün diğer taraflarında da durum aynıydı. Bilhassa Edgar Le...

Yani bir “ara top”la 5- 6 oyuncu anında oyundan düşüyor ve rakip gole çok rahat kavuşuyor.

Peki reçete ne?

Hamşik ve Berat “olmazsa olmaz”sa, Parmak geçen sezonki davranışının ardından; hocadan müebbet yemişse, geriye tek seçenek kalıyor . O da maçın gidişatına ve karşınızdaki rakibe göre Bakasetas’ı çıkartıp yerine yurttaşı Siopis’i almak…

Çünkü Siopis çok seri, çok gözü pek ve sezgileri çok iyi bir oyuncu…. Anında rakibin dibinde bitiyor.  Ve orta sahadaki büyük bir boşluğu dolduruyor. Zaten Bakesetas özellikle ikinci yarılarda oyundan düşüyor.

Dediğim gibi, bu kadar defansif zaaf yaşamamızın en önemli sebebi ofansif orta saha oyuncuları… Küçük maçlarda farka gidersin, büyük maçlarda fark da yersin…

Çünkü  mevcut ilk 11 içinde rakibi ısıran ve sahanın her yerinde olan sadece Berat var…

Ki akşamki maçın da Hamşik ile beraber en önemli ismiydi kendisi.  

Eğer dünkü maçta Terim, 2-0’a yatıp daha defansif adamları oyuna almasaydı ve buna ilaveten Avcı da Ömür ve İsmail değişikliğini yapmasaydı maç aleyhimize farka da gidebilirdi.

Yeri gelmişken şunu üzülerek belirteyim. Ömür, çok çok büyük yetenek. Ama alt yapı eğitimini almadığı o kadar bariz ki… Yap(a)madığı çevre kontrolü, küçüklüğünden beri topla oynama aşkının ehil ve ilgili bir hoca eliyle kendinden giderilemeyişi vs vs…

2018’deki Galatasaray maçında da büyük bir hata yapmış, defanstan çıkarken arkası dönükken çalım atmaya kalkıp takıma golü yedirmişti.

Dün de yediğimiz ilk golde hatalar zincirini kendisi başlattı ve 2-0’dan sonra oyundan alındı, yuhalanıp gözyaşlarıyla sahayı terk etti.

Ama maçın en kötü adamı olan ve ilk golü Galatasaray’a adeta hediye eden Edgar Le ise yuhalanmadı. Çünkü Edgar Le  Trabzonlu değidi…

Rahmetli Özkan Sümer’in ifadesiyle:

“Türk toplumu yabancıya hayran, kendi insanına düşman… Ve hatta biraz daha ileri giderek şunu ifade edeyim, Türk toplumu sportif açlığını kendi insanını, kendi çocuklarını yiyerek gidermeye çalışıyor. “

Evet, bilge insan… Her zamanki gibi yine haklısın…

İki yıl önce 20 milyon avroya vermediğimiz bir delikanlının; sakatlıklardan ziyade özgüven eksikliğinden çöküşüne hep beraber imza atıyoruz senin peşinden…

Ömür’ü hep beraber yiyerek ömrünü tüketiyoruz.

Daha fazla uzatmayacağım çünkü bu satırları lütfedip okuyanlardan da çoğunun Ömür konusunda çemkirdiğinin farkındayım.

Gelelim maçın önüne geçen hakem hatalarına…

Biri çok net olan iki penaltı ve kırmızıya çalacak hareketler es geçildi.

VAR’da kim var da bize varmaz derseniz, hiçbiri varmaz da Cüneyt hiç ama  hiç varmaz derim. Varmadı da zaten…  

Ama bizim maçtan önce oynanan Fener maçında Altay Efendi’nin bariz kırmızı kartı,  sarı kartla ödüllendirilip penaltı ile cezalandırıldı(!) ve yine Fener var edildi…

Buna ilaveten,  

Djanini olsaydı Galatasaray’ın canını çok yakardık. Çünkü solda Nwakame’nin etkisinin çeyreği solda yoktu. Yusuf, Ömür’den farksızdı ama üçüncü golü yemememizin de en önemli müsebbibiydi.

İşte bütün bunları hocanın, heyetiyle beraber,çok çok dillendirdiği meşhur bilgisayar raporları üzerinden görmesi lazım…

Ezcümle… Maçı Avcı verdi, Avcı kurtardı.