“ABD denilen ülke, kendi içindeki hainleri temizler, dışarıdaki hainleri kahramanlaştırır!” der Amerika’nın gelmiş geçmiş en büyük bürokratlarından biri olan Henry Kissinger,

 

Bu sözden yola çıkarak, Türkiye içinde ne olup bitiyorsa sebebini dışarda arayın diyeceğim ama bu sözün de panzehrini bazı andavallar “yine mi dış güçler” diyerek tiye alarak kamufle ediyorlar.

 

Bu minvalde, siyasetteki yeni parti oluşumlarını, Eski akepeli Davudi sesli adamın kendince tehditlerini, proje adam dediğimiz malum zatın Diyarbakır ziyaretlerini, Yunan Eski Başbakanı Papandreou ile görüşmelerini, Kemal Derviş’in bir dönem sağ kolu ile eski Merkez Bankası Başkanlarından DURMUŞ bir zatın Ankara Hilton otelinde ne sıfatla ne gerekçeyle yapıldığı bilinmeyen IMF heyetiyle gizemli buluşmalarını, Almanya’da vatan haini Can Dündar’ın öncülüğünde CHP, HDP, İP ve Saadet partisinden de isimlerinin katıldığı toplantıyı, Susamam şarkısıyla ikinci bir Gezi tertibini vs. vs. bir düşünün.

 

 

 

Ve ABD tarafından Fetö eliyle parti başkanlığına getirilen kaset piyangosunun söylemlerini de bir okuyun.

 

Hatırlayın ne demişti bundan bir ay önce:

 

"D. Akdeniz'de zengin doğalgaz yatakları var. ABD orada, Yunanistan orada, Rum Yönetimi orada, Mısır orada, hepsi orada. Bir tek devlet yok, Türkiye. Niye yok?"

 

O da biliyor aslında ama diyemiyor…

 

Türkiye her yerde… Türkiye yüzbinlerin katılımıyla Teknofest’te… Milli uçan araba 'Cezeri', Türkiye'nin ilk hava füzesi Göktuğ, taarruz uçağı Hürjet, çok motorlu insansız hava aracı Serçe’si, İHA ve SİHA’larıyla istikbali tayin ediyor göklerde…

 

Türkiye dünyanın en kritik yerlerinde, Katar’da, Somali’de, Sevakin’de ve bunun gibi on üç ayrı ülkede askeri üstleriyle…

 

Yolsuzluğa, ranta bulaşıp davayı satan ve böylelikle kendisini partisi içinden sırtından vuranların icraatlarından dolayı ülke sınırları içinde değeri birilerince pek de bilinmeyen ve hatta bu muhalefete ve üzülerek ifade edeyim ki bu ülkeye birkaç beden büyük gelen Erdoğan ile

 

New York’ta, BM toplantısında Amerika’ya, İsrail’e ne menem olduklarını yüzüne vurarak, Aylan bebek, İsrail- Filistin fotoğrafıyla, bu İsrail neresidir, bu BM ne işe yarar, dünya beşten büyüktür sözleriyle haykırıyor her yerde…

 

Peki, bu meydan okumaları, bu söylemleri başka kim diyebilir…

 

İnsan ruhunu iki şey karartır:

 

Susulacak yerde konuşmak, konuşulacak yerde susmak… der Şadi Şirazi…

 

Bahçeli küskünlüğü ve hatta nefreti ile birilerinin peşine takılmış Öz Ülkücüler(!), Erdoğan ve Ak Parti düşmanlığı yüzünden PKK ‘ya bile sempati duyacak kadar kişiliklerini kaybetmiş sözde Atatürkçüler… Ve bunlarla ortak hareket edip Saadet’ i arayanlar…

 

Bir düşünün bakalım, nereden nereye…

 

Konuşulacak yerde susmadan konuşalım öyleyse…

 

 

 

Yolu en iyi kaplumbağa bilir, boşuna tavşana sorma, sözü ne kadar da bizi anlatır.

 

Âleme nizam veren Nizam- ı Âlem mefkûresinden kopup, bir kaplumbağa edasıyla ne yollardan yoluna yoluna geçip (el)alemin nizam verdiği bir şekle döndürüldük son iki asırdır.

 

Çok derinlere girmeyeceğim, Osmanlı’nın son demlerinden, Cumhuriyetin ilk yıllarından, darbelerle dolu siyasi hayatımızdan da dem vurmayacağım. Çünkü muhtelif yazılarımızda bunlara değindik.

 

Geçmişi unutmadan, geçmişten ders çıkarıp, artık önümüze bakmak zorundayız. 250 yıldır yüzümüzü döndüğümüz Batı, kemale erdi ve batmaya namzet bir hal aldı.

 

Yeni Dünya düzeni artık Asya Pasifik merkezli…

 

Güneş, yine doğudan yükseliyor. Ve bu manada Türkiye çok kilit bir ülke…

 

Bunu son bir haftada cereyan eden olaylardan da idrak edebilirsiniz.

 

Mesela,

 

Orta Doğu’nun kaderini şekillendirecek Astana görüşmelerinin beşincisi Ankara’da gerçekleşti. Malumunuz, Orta Doğu’ya tarih boyunca kim hakim olmuşsa dünyayı da o yönetmiştir.

 

Erdoğan- Putin- Ruhani Orta Doğu’nun en stratejik coğrafyası olan Suriye için Çankaya’da buluştu.

 

(Fırat’ın doğusu için olası bir harekâtta İran ve Rusya’nın desteği en azından köstek olmamaları bile hayati önem arz ediyor.

 

Türkiye hem bu görüşmeden önce hem de görüşmenin bildiri bölümünde Amerika’ya PYD konusunda iki hafta mühlet verdi.

 

Amerika ise bu coğrafyaya ayak bastığı Körfez Savaşı’ndan beri Türkiye’ye her konuda olduğu gibi bu konuda da yalan söylüyor ya da Türkiye’yi bir şekilde oyalıyor.

 

Son numarası ise ortak devriye mizanseni.

 

Erdoğan’ın iki hafta çıkışı, kimilerine göre siyasi bir hamle kimilerine göre de içi boş blöf… Çünkü Erdoğan daha önceki açıklamalarının birinde de Fırat’ın doğusuna operasyon birkaç gün içinde başlayacak demişti.

 

ABD; İŞİD bahanesiyle PYD’ye binlerce tır silah verdi ve bu silahların çoğu sofistike… Yani olası bir operasyonda PYD bize ciddi zararlar verebilir. Bu bilindiği için, kanımca S400’lerin konuşlanması ve aktif hale gelmesi beklendi. Zaten dikkat ederseniz ABD S400 konusunda sırf bu yüzden çok diretmişti, yaptırım başta olmak üzere büyük tehditler savurmuştu ve öncesinde de Trump; Türkiye, Suriye’ye müdahil olursa Türkiye’yi ekonomik yönden mahvederim, tweetleri atmıştı.

 

Türk devlet aklı bunun bir beka meselesi olduğunu bildiği için 1974’teki Kıbrıs, 2016’daki Fırat ve 2018’deki Zeytin Dalı harekâtlarında olduğu gibi ABD’ye meydan okuyor.

 

Eninde sonunda PYD üstünden ABD ile bir savaş kaçınılmaz… Çünkü bu kadar silahın bugün olmazsa bile yarın doğrultulacağı hedef ülke Türkiye… Biz bunu hendek olaylarında verdiğimiz 800 şehitten ve tarihin en büyük ihaneti olan 15 Temmuz’dan biliyoruz ve teyit ediyoruz.

 

Onun için eli kulağında olan bir operasyon için içerden vurulmak isteniyoruz. Yukarıda saydığımız muhalefet odaklı olayların her birini sakın bu süreçten bağımsız düşünmeyin.

 

Hükümet IMF ile görüşüyor diye siyaset yapanlar, kapalı kapılar ardında, gizli toplantılarla neyin hazırlığı içindeler acaba…

 

Her iftiraları bir itiraf adeta…

 

Türkiye ise kararlılıkla yoluna devam ediyor. Bedeli ne olursa olsun Fırat’ın doğusuna bir operasyon an meselesi…

 

Diğer taraftan Yavuz ve Fatih de Akdeniz’de…

 

Şu iki gemiye verilen isim bile her şeyin özeti bir yerde…

 

Yavuz ve Fatih… Dünya tarihinin dahi kumandanlarından... Biri Batı’nın, diğeri Doğu' nun fatihi...

Ve iki sondaj gemimizin adı...

 

Ve dikkat edin, biri Akdeniz' in doğusunda diğeri batısında arama yapıyor.

 

Sadece üç beş ülkede olan ve dünyanın en gelişmiş sistemiyle sondaj yapan gemilerle ve onlarca savaş gemimizle aylardır

Rum' un, Yunan' in AB' nin münhasır saha tehdidine rağmen: " bileğine güvenen gelsin sıkıysa müdahalede bulunsun" dercesine neredeyse Mısır' in ensesine kadar indik,

 

Buna rağmen birileri, orada niye yokuz, diyor...

 

PKK- PYD ye bizim arkadaşlar diyen

 

PYD için bize mi saldıracak söyleminde bulunan,

 

Ne işimiz var Suriye' de, Libya' da, Afganistan' da diyecek kadar akıl tutulması yaşayan

Vs. vs. vs...

bir muhalefet lideri...

 

Ve üstelik Atatürk' un bir yönüyle halefi ve kurduğu Parti'nin de lideri...

 

Veya diğerleri…

 

Kısacası al birini, vur ötekini…

 

 

 

Tam kırk yıldır, IMF def ol, diye slogan atan, sağ hükümetleri IMF’nin köpeği olmakla suçlayan ama gel gör ki olası bir kriz kurgusu için IMF ile görüşen sol(!) cenah...

 

Ve bu cenah üzerinden IMF’yi 2013’te bu ülkeden defedip 250 yıllık zincirleri kıran bir adama karşı gösterilen müthiş bir kin…

 

Dedik ya her iftiraları bir itiraf adeta…

 

 

 

SOYLU DİLİYLE EZCUMLE: Kamera şakası mısınız, siz.