Bir önceki yazımız olan “Türkiye Tarihsel Kodlarına Geri Dönüyor” da Somali- Katar ve Sudan üçgeninden bahsetmiştik ve Libya ile yapılan antlaşmaya da değinmiştik.

Ve o yazıda Libya ile yapılan münhasır saha antlaşmasının küresel çapta nasıl ses getirdiğini, Türkiye’yi yok sayan East Med projesi başta olmak üzere bütün planları nasıl altüst ettiğimizi belirtmiştik.

Bunları bu yazıda daha da açarak devam edelim…


Kıbrıs Barış Harekâtı ( bedeli 80 darbesi ), Fırat kalkanı, Zeytin Dalı misali belki bunlardan bile önemlidir Libya ile atılan bu adım.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Libya ile yapılan mutabakatla ilgili, "Bu adımlar Sevr’in ters köşe edilmesidir. Bu kadar önemli."

Bunu açar mısınız, sorusuna ise, Sevr haritasını ters çevirin, ne dediğimi anlarsınız, söylemi de bunun bir ispatıdır.

 

Gerçi bu başarıların  her biri, bir zincir halkası gibi… Biri olmasa, diğeri olmayacak nevinden ama Libya anlaşması düşmana karşı yapılan en öldürücü hamleydi.

Amerika başta olmak üzere Avrupa'yı çıldırtan bir anlaşmaydı.

Hele ki İsrail’i, Mısır' ı, Güney Kıbrıs'ı ve Yunan’ı nasıl çılgına çevirdi bir bilseniz.

 

Önce size, bunların East Med projesinden bahsedelim ki niye deliye döndüklerini nasıl bir pusuya düştüklerini daha iyi açıklayalım.

Türkiye ve Kıbrıs Türk cumhuriyetini bypass edecek bu proje ile İsrail ve Mısır’ın yaklaşık 3 trilyon dolarlık hidrokarbon rezervini Akdeniz'in altından önce Güney Kıbrıs'a oradan Girit Adası’na sonra Yunanistan ve Bulgaristan üzerinden de İtalya'ya bağlayacak oradan da Avrupa'ya dağıtacak projenin adıdır East Med…

 

1-012.jpg

 

Akdeniz'in böyle bir boru hattına müsait olmadığı, projenin yaklaşık 20 milyar dolar gibi çok büyük bir maliyete sebep olacağı ve hatta en kestirme ve en güvenilir ve en az maliyetli güzergâhın Türkiye olduğu bilinmesine rağmen, bizi yok sayıp bu projeden tasfiye etmeye kaktılar.

Bir platform kurdular…

Doğu Akdeniz Gaz Forumu toplantısında Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Ürdün, Yunanistan, İtalya, İsrail doğrudan projeye dâhil...

Amerika ve Avrupa Birliği ise bu projeye büyük destek veriyor.

Dikkat ettiyseniz İsrail, Mısır, Güney Kıbrıs ve Yunanistan gibi ülkelerle aramızda anlaşmazlıklar ve hatta bazıları ile husumetliler var.

 

İşte Türkiye, Libya ile yaptığı bu anlaşma ile bu projenin tam kalbine bıçağı sapladı.

Erdoğan açıktan açığa Libya ile varılan bu mutabakattan sonra böyle bir projeye izin vermeyeceklerini söyledi.

Bundan birkaç gün önce de İsrail basınında şöyle bir haber yer aldı. Türk deniz unsurları Kıbrıs açıklarında İsrail gemilerine engelleme yaptı.

 

Anlayacağınız Akdeniz'i resmen bir göl haline getirdik bunlar için...

Türkiye, bütün bu ülkeleri kendine gebe bıraktı. Ve hatta onlara bu minvalde bir çıkış yolu da gösterdi.

Kıbrıs’a, su, elektrik götüren bir hattan sonra şimdi de doğalgaz boru hattı adımı gelecek.

Bu adımla hem kendi çıkaracağı hem de bölgeden çıkan gazı en kestirme, en güvenilir ve en ucuz yoldan Kıbrıs’a, oradan da kendi üstünden Avrupa’ya ulaştırma fikri muhtemelen hepsine cazip gelecek.

Zor oyunu bozacak ve bu belki de Ortadoğu’da bütün dengeleri Türkiye lehine değiştirecek…

 

İsrail basınında bununla da ilgili haber çıktı.

Zaten Türkiye de bu teklifi adı geçen devletlere iletti.

Bu aslında şu demektir...
Ya benimle anlaşacaksınız ve hatta bana biat edeceksiniz ya da olmadı benimle savaşacaksınız.

Açıkça bu bir meydan okumadır.

 

İki gün önce Kıbrıs’ta yine bunları delirtecek bir hamle daha yaptık. Kıbrıs’ın kapalı vaziyette olan Geçitkale Havaalanı’nı İHA ve SİHA üstü ilan ettik.

Artık sondaj gemilerimizi bu üste konuşlanan İHA ve SİHA’larımız koruyacak. ( şimdi sırada TİHA’lar var ve peşine de insansız savaş uçakları gelecek inşallah) 

 

Başta Rusya olmak üzere hepsi Libya’da Hafter’e destek vermenin derdine düştü. Çünkü asırlar sonra Akdeniz’e inen Rusya, orayı bir Türk gölü haline getirecek bir oluşumdan tabii ki rahatsız olacak…

Şimdi de Libya’ya asker göndermemiz gündemde. Zaten gayri resmi olarak askerlerimiz orada.

 Libya meşru hükûmetinin daveti üzerine resmi olarak oraya gidip özellikle Trablusgarp’ta bir üst kurarsak artık Akdeniz’in iki tarafı Türk askerinin kontrolünde olacak.

Katar ile Basra Körfezi’ni; Somali ile bir ucu Hint Okyanusu’na diğer ucu Büyük Okyanus’a açılan noktayı; Sevakin Adası ile de Kızıldeniz’i kontrol edişimize şimdi Akdeniz’in iki yakası da eklenecek.

 

İçimizdeki yarı dangalak yarı da satılmışların ne işimiz var Libya’da sözleri bir tarafa, Türkiye emin adımlarla ilerliyor.

 

Aynı satılmış beyinler dün de ne işimiz var Irak’ta, Suriye’de, Katar’da, Somali’de diyordu.

 

Peki, siz hiçbirinin ağzından

Rusya’nın ne işi var Kırım’da, Suriye’de;

Ta 10 bin km öteden gelen Amerika’nın ne işi var Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de ( ki milyonlarca Müslüman katli / tecavüzü de cabası),

 İsrail’in ne işi var Filistin’de, Galon Tepeleri’nde, Çin’in, Fransa’nın ne işi var Afrika’da vs vs söylemlerini duydunuz mu?

 

Duyamazsınız… Çünkü onlar, şairin dediği gibi:

Köpektir zevk alan sayyâd-ı biinsafa hizmetten… güruhundakilerdir.

 

Tıpkı Fetöcüler gibi…

 

Fetö'nün yıllarca deniz kuvvetlerini nasıl bir bir tasfiye ettiğini, İzmir Casusluk Davası gibi komploya ve iftiraya dayalı uydurulmuş belgelerle, kendi hain hâkim ve savcılarının verdikleri kararlarla donanmayı nasıl içten çökertmeye çalıştığını,  Akdeniz’de şu an geldiğimiz süreçlerle bir okuyun.

 

Bunlar aynı ahtapotun ayrı kollarıdır.

Biri Meclis’te bağırır, diğeri ordunun içine sızıp düşmana çalışır, ikisi bir olup devletle çatışır…  

 

Âlemde şer, Oğuz’da er bitmez misali… Bu topraklarda Cihat Yağcı gibi bir vatan evladı bunların ve ağababalarının bütün planlarını bozdu. İcat ettiği Fetömetre ile ordudaki en gizli Fetöcüleri deşifre etti, donanmayı tekrar toparlayarak Akdeniz'de mavi vatan muhtırasını verdi.

 

Sakın bu satırları okuyup "ver coşkuyu, ver mehteri” diye bize laf sokmayın, bizi yağcılıkla itham etmeyin,  birazcık dış basını takip edin yeter...

 

İçerideki sığ ve çapsız tartışmalara,
Batı formatı ile beynini formatlamış ve başka bir diyalektikle düşünemeyen farklı bir terminoloji bilmeyen geliştiremeyen  "profesör, ekonomist, gazeteci, siyasetçi” sıfatlı eyyamcılara aldanmayın.

 

Ekonomi başta olmak üzere belli sıkıntılarımız var ama emin olun Allah' in izniyle bu stratejileri uyguladığımız takdirde bir on yıl içinde her yönüyle çok ama çok büyük bir devlet olacağız.

 

Çok geriye gitmeden sadece son on yılda ülke olarak yaşadıklarımızı bir düşünün yeter.

 

Hangi devlet bunları yaşasaydı çoktan yerle yeksan olmuştu, bilin yeter…

Bu kadar büyük badirelere rağmen başta ekonomi olmak üzere tabii ki büyük sıkıntıları yaşamamız haliyle olacak şeyler…

 

 

Batı ve Amerika işte bu minvalde Türkiye’yi durdurmak için tüm gücüyle içeriyi içerideki adamlarıyla karıştırmaya devam edecek.

 

Özellikle siyasetteki yeni oluşumları, Erdoğan’ın kuyusunu kazan ve onu halk nezdinde

İtibarsızlaştırmayı hedefleyen Ak Parti içindeki kripto Fetöcü Akepelileri

( İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere eğitimde, tarımda ve sosyal hayatı düzenleyen birçok yönetmelikte başından beri atılan yanlış adımlar hep bu unsurların Erdoğan nefreti yaratan kasıtlı icraatlarıdır.)  

Ve İstanbul'daki yeni başkanın boyundan büyük işlerini bu minvalde düşünün...

 

Kanal İstanbul ihanettir diye beyanat verenlere ayrıca dikkat edin…

Ağaçtan, ottan, böcekten dem vurarak, temel atmama törenleri ile yüzde dört yüz su zamlarıyla, Fransa’da Türkiye’yi şikâyet etmekle, Demirtaş güzellemeleriyle, anne - babamın projesiyim başkalarının değil, kamufleleriyle birileri 2023 için palazlandırılıyor.

Aklınızı başınıza alın… Erdoğan da Bahçeli de yarın olmayacak… Önemli olan bu ülkenin iki yüz elli yılın ardından yeniden kendine gelmesidir.

 

Aklı olan, idrak eder… Olmayan, bir yüz yıl daha kaybeder…

 

Kanal İstanbul, Lozan' dan beridir milyarlarca dolardan olduğumuz boğazın, alternatif geliridir. İşgalin, talanın, rantın ya da doğa katliamının gerekçesi değildir.

Ve hatta tam bağımsız ve küresel güç olan Türkiye'nin vesikasıdır.

 

Maalesef birileri bütün bu gerçekleri görmeyip bu proje adamların peşinden koşuyor...

Fotoğrafı net okuyamıyor...

Sevgi pıtırcıklarını,  Almanya - İngiltere sermayesi ile Bogaz' in baronlarına biat eden bu adamları Erdoğan- Bahçeli düşmanlığı nedeniyle makbul görüyor.

Babacan tavırlı bu adamlarımız, Güllerimiz Davudi seslerimiz, İmamlarımız aynı ahtapotun farklı kollarının izdüşümüdür.

 

Ezcümle… Dışta çok büyük, içte çok küçük Türkiye...