Rahman Ayhan yazdı.

Bir
Görev için,
Daha önce gittiğim Yeşil Bursa’da,
Gördüğüm önemli şeyleri
Tekrar
Sizlere aktarmaya karar verdim…
Çok
Özür dilerim,
Çocukluğumdan
Aklımda kaldığı için
“Yeşil” diye, söyledim…
Yoksa
Trabzon gibi,
Bursa’nın da içine etmişler…
Şehir merkezinde;
Çarpık yapılaşma,
Trafik karmaşası ve
Betonlaşma, almış başını gidiyor…
Ukrayna’nın
Lviv Havalimanına 
Konmak için,
Uçak alçalırken
Bir anda çok korkmuştum…
Uçak
Sanki ormanın içine düşüyor gibi
Gelmişti bana…
Meğer
Havalimanı,
Ormanın içine yapılmış…
Havalimanı için bile
Yeşili korumaya çalışıyorlardı…
Finlandiya’da ise
Evler ormanların içinde
Yeşille iç içeydi…
Bu evlerde,
İnsanların huzurunu
Ve
Rahatını gaye edinmişlerdi…
Her koşul
Ve
Şartlarda,
Yeşili koruyan sistemden,
Betonlaşma 
Gayretine giren, başka bir sisteme…

Belediye Başkanlarının
Kentlere,
Katkısı çok fazladır…
Belediyecilikte,
Ankara,
Eskişehir,
Antalya,
Samsun ve
Malatya gibi kentler, çok ileri gittiler…
Bursa gibi
4 Bin yıllık kent olan
Trabzon,
Bırakın gelişmeyi
Sürekli olarak, gerilediler…
Sanırım
Bursa’nın en büyük şansı,
İstanbul,
Kocaeli gibi
Sanayi kentlerine yakın olması…
Bana,
“Ya Rahman
Sende,
Hep olumsuz şeyleri
Görüyorsun” diye söylüyorlar…
Bazı zaman
Bende,
Muhasebe yaparak,
“Bardağın
Hep,
Boş tarafını mı görüyorum?” diye,
Kendimi eleştiriyorum…
Ama
Etrafı yalakalarla çevrili
Yöneticilere,
Birilerinin bunları
Söylemesi gerekiyor…

Bursa’ya
Güzel ve rahat bir 
Uçak yolculuğundan sonra inmiştim…
Bursa 
Yenişehir Havalimanı,
Çok küçük bir Havalimanı…
Havalimanı çıkışı
Bursa Büyükşehir otobüsleri
Dışarıda bekliyor…
Kestel,
Araba Yatağı,
Kent Meydanı olarak,
Üç yerde duruyor…
Kalacağım
Karayollarının 
Önünden geçtiği halde, otobüs durmadı…
Herhalde
Metroyu kullanmamızı isteyerek,
Belediyeye 
Para kazandırıyorlardı…

Trabzon gibi,
Bursa’da da dolmuşçu
Hegemonyası var…
Zevksiz
Korna sesleri sokakları inletiyor…
Dolmuşçu esnafının
Kornaya basma sevdası,
İnsanı,
Çıldırtma noktasına getiriyor…
Yürürken,
İki dolmuşçunun
Arabalarından inerek, 
Kavga ettiklerini gördüm…
Yolcuların
Ayırdığı bu dolmuşçular,
Küfür ve
Ağız dalaşı yaparak,
Arabalarına bindiler…
Ayrılırken
Biri diğerine,
“Dat,
Diiiiiittt,
Daaaat, dat, diiiiitttttttttt” diye,
Kornaya basmıştı…
( Lan şerefsiz,
Hıyar oğlu hıyar,
Ananın
Ellerinden öpüyorum) demişti…
Diğeri ise
“Dittt,
Dat dit, dit”
(Bende seninkini) diye, söylemişti…

Bana,
“Bu kadar yurt dışına
Gidiyorsun,
Şu yabancı dilini,
Bir geliştiremedin” diyorlar…
Süleyman (as)’ ın,
Hayvanların dilinden anladığı gibi
Korna dilini,
Çok iyi anlayabiliyorum…
Bu da
Bir dil değil mi?