Fotoğrafa tersten bakmayı, olayları analiz, sentez penceresinden incelemeyi; tarihi olayları,  öyle olmasaydı da şöyle olsaydı nasıl olurdu diye tersten yorumlamayı bilmek gerek...

Bizde tarih dersi ve tarih şuuru hep “….savaşı; nerede, kimler arasında, nasıl oldu, sonuçları ne oldu”
şeklinde ezberletilmeden öteye gitmedi.

Bu husus özelikle bilinçli olarak yapıldı. Çünkü analiz etmeyen, sorgulamayan, düşünmeyen bir nesil istendi.

Yani sorgulayan, analiz eden gencin; şuur, idrak ve Milli kimlik noktasında farklı olması istenmedi.

Sadece tarih dersi değil hemen hemen bütün dersler bu anlayış üzerine gitti ve maalesef gidiyor da...

Ezberci eğitim diye şikâyet ettiğimiz şey aslında önce 1960, sonrasında da 1980 darbeleriyle ortaya çıkan tek tip insan yetiştirme modelinin adıdır.

 

Şimdi buradan bir nişan alarak gelelim corana virüsünden dolayı EBA TV' ye ve dünkü skandal olaya...

 

Bakanımız Ziya Selçuk bu olayla ilgili şöyle bir açıklama yaptı:

 

Bir haftada üç yeni kanal kurup içeriklerini hazırlamak için ben ve ekibim büyük bir gayretle çalıştık. Dersleri merkez alarak yüzlerce çekimin tamamını kontrol ettik.

* Bu yoğun süreçte, üzülerek ifade ediyorum ki, görev dağılımında kendilerine güvenerek denetleme ihtiyacı duymadığım ekibin hazırladığı etkinlik saati görüntülerini ben de onaylamıyorum ve çocuklara uygun olmadığını düşünüyorum...

Yani açıkça sabote edildi Bakan...

Olağanüstü bir gayretle çok kısa bir zaman diliminde, büyük bir emekle bu platform hazırlandı.
Bakanımız bütün aşamalarında bizzat işin içindeydi.

 

Sadece bir yerinde yoktu, birileri -ki kendi ifadesiyle çok güvendikleri- onu güvendiği yerden sabote etti.

Malumunuz, muhalefet ayağa kalktı, bazıları ise ne var bunda, demokrasi ile iktidara gelen bir devlet adamını nasıl idam ettiğinizi genç beyinler bilmeyecek de kim bilecek, şeklinde işi hem ideolojiye hem de savunmaya götürdü.

 

Sevgili dostlar, emin olun ki kazın ayağı öyle değil...

Çok açık söyleyeyim ki bu da bir kripto Fetö operasyonudur.

Her zamanki gibi, yazdıklarıma bıyık altından gülenler, şahsımı senarist ve komplocu ilan edenler önce şu soruların cevabını kendilerine sorsun, sonra bana bu yaftayı atsın.

 

Ortaokul çocuğuna, çizgi film sosuyla, idam edilen Adnan Menderes belgeselini hem de müfredatın dışında izletmek neyin nesi...

Ya da ilkokul 4. Sınıf öğrencisine Selahaddin Eyyubi'yi...

 

Veya bu görüntülerin tepki çekeceği hiç düşünülmedi mi, buradan Bakan' a dolayısıyla bu projede emeği olanlara ya da Hükümete ve Erdoğan'a zarar geleceği, virüsten dolayı zaten gergin olan bir toplumun daha da gerileceği hesap edilmedi mi?

Aklıselim olanlar şu görüntülerin bu formata uymayacağını anlayacağı halde bile bile neden lades denildi.

Yoksa aslında istenen bu muydu?

Bu görüntüleri soslamak ve bunların asıl işi bizim değerlerimizle dedirtmek için acaba Yunus’un İlahisi de bilerek mi seçildi.

 

Gelelim bu görüntülerden hareketle isnadımın ispatı minvalinde bu işin neresinde Fetö var sorusunun cevabına ve Fetö'nün çok sevdiği subiliminle mesajlara...

Dikkat ederseniz bir isim, asılan Başbakan Menderes; diğer isim ise Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi...

 

Peki, bu mu somut delil diye tepki gösterebilirsiniz. … Devam edelim, o zaman…  

Hatırlayın bakalım, bunlar 15 Temmuz'dan önce ne demişti :
Yatakta basıp, şafakta asacağız.

Hani birileri sürekli diyordu ya, sonu Menderes gibi olacak diye, işte bu görüntüler buna bir göndermedir.

 

Emin olun ki Menderes'in asılma görüntülerinin verilmesi Erdoğan'a ve topluma verilen bu minvalde açık bir mesajdır.

60 darbesi vari başka bir darbe girişimi “başarılamayan 15 Temmuz’un” rövanşı olarak ve sonucunda da tıpkı Menderes gibi Erdoğan'ın idamı şeklinde okunmalıdır.

 

Diğer görüntüdeki hançerleme hadisesi, suikast, kafa kesme sahnelerinin olduğu animasyonsa Selahattin Eyyubi üstünden verildi.

 

Peki, ilkokul 4. sınıf öğrencisine bunun izletilmesindeki maksat neydi?

Bu da tabii ki Erdoğan'a verilen bir mesajdı.

Ne mi alakası var… Yine devam edelim…

 

Ne demişti 7 Haziran seçimlerinden sonra İtalyan gazetesi, yeni bin yılın Selahattin Eyyubi' si son durakta durduruldu.

 

Durun komplolar(!) daha bitmedi...

5 dakika süren çizgi filmi izledim. Filmde her ne kadar Selahattin Eyyubi övülse de

Filmin 2.27. saniyesinde Haşhaşi örgütü lideri Hasan Sabbah' in fedailerinden birinin Selahaddin Eyyubi' ye gerçekleştirdiği başarısız suikast girişimi görüntülerde var.

Peki, Hasan Sabbah kimin sembolü, Haşhaşiler kim?
Hal böyle olunca Selahattin Eyyubi kim?

 

Ayrıca Tapınak Şövalyelerinin liderinin de Selahaddin tarafından öldürülmesi de filmde geçiyor.

Soru cevap gidelim:

Peki, Kudüs' u Haçlılar ne zaman aldı?
15 Temmuz 1099...

2016'daki darbe için hangi sembolik gün seçildi?
15 Temmuz...

Peki, Fetö, Haçlılar için ne demişti:

Haçlı'nın ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir. Çünkü sizinle onlar arasında kırmızı çizgiler vardır. Bir kere onlar sizin kadınınıza kızınıza ilişmezler. Mabedinize ilişmezler. İlişmemiş Haçlılar.

Selahattin Eyyubi Kudüs’ü Haçlılardan ne zaman geri almıştı?

2 Ekim 1187

Peki, 15 Temmuz 2016’dan önce
siren sesleri ve "gülen" bebek içeren, darbe ve Gülen ilişkisi kokan subiliminle mesajlar bunların yayın organında ilk ne zaman verilmişti?

5 Ekim 2015...


Yani darbeden tam 9 ay 10 gün önce...

Yani bir yönüyle Kudüs'ün fethinden 3 gün sonra...

 

Hala inanmayanlar, bir nevi teneffüs sayılan etkinlik saatinde neden bu görüntülerin seçildiğini bir kez daha düşünsün.

Kudüs’in Trump tarafından İsrail’in başkenti ilan edilişine Müslüman liderler arasında en sert tepkiyi kimin verdiğini de…

Son bir not… Peki, mesaj neden çocuklar üstünden…

 

Hatırlarsanız 15 Temmuz’dan sonra 1 Nisan şakası denilerek Ülker’in kamuoyunda çok çok tartışılan animasyon reklamı yayınlanmıştı.

 O reklamda yer alan "Hesaplaşma zamanı yaklaşıyor", "sana sürprizlerim olacak", "acılar seni bulacak, uyandığında neye uğradığını şaşıracaksın” ifadeleri ürkütücü bir ses tonuyla 1 Nisan şakası sosuyla çocuklar üstünden bize yutturulmuştu.

 Peki, neden 1 Nisan?

Ya da 1 Nisan şakası ile Haçlıların nasıl bir ilişkisi var, diye merak ediyorsanız onu da şöyle nakledelim:

 

15. yüzyılın sonlarında, Haçlı ordusu İspanya’daki Endülüs Müslümanlarının son kalesini kuşatır. Uzun süren bir kuşatma olmasına rağmen, kış aylarının da etkisiyle, kale korunabilmektedir. Durumun zorluğunu anlayan Haçlı ordusunun komutanı değişik taktikler düşünmektedir.

En sonunda 31 Mart gecesi kalenin önüne giderek bir elinde Kuran bir elinde İncil; Şu iki kitap üzerine yemin ederim ki, teslim olursanız bu akşam size bir şey yapmayacağım der. Gerekli görüşmelerden sonra canlarının kurtarılması karşılığında Müslümanlar kaleyi teslim ederler.

Ertesi sabah, yani 1 Nisan sabahı, Haçlı ordusu komutanı bütün Müslümanların öldürülmesi için emir verir.

Bunun üzerine Müslümanlar “Yemin etmiştiniz, bize söz vermiştiniz... “dediklerinde Haçlı ordusu komutanı: “Benim sözüm size dün akşam içindi, bugün için size bir sözüm yoktur.” diye cevap verir ve bütün Müslümanlar orada şehit edilir.

İşte o gün bugündür 1 Nisan Hristiyanlar arasında Hile Günü olarak kutlanmaktadır.

Bütün bunları, Fetö’nün,

Haçlı'nın ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir. Çünkü sizinle onlar arasında kırmızı çizgiler vardır. Bir kere onlar sizin kadınınıza kızınıza ilişmezler. Mabedinize ilişmezler. İlişmemiş Haçlılar, sözü etrafında tekrar düşünün.

Ya da bugün Korana virüsünden dolayı bazılarının alttan alta dillendirdiği Fetö seviciliği söylemine ilaveten, 

asker, sokağa çıkmalı ve Amerika’daki gibi duruma el koymalı

ile bir okuyun.

 

 

Ezcümle... Tesadüftür hepsi, ben de masalcıyım.