UEFA Avrupa Konferans Ligi Play-Off Turu ilk maçında Trabzonspor, sahasında Roma'ya 2-1 mağlup oldu. Ama Trabzonspor'un oynadığı futbol ikinci maçta tur için hala şansı olduğunun habercisiydi. 

Trabzonspor ilk 15 dakikada topu rakibine vermedi ve İkinci bölgede oynadığı pas oyunu ile pozisyon bulmaya da çalıştı. Trabzonspor bu oyunu ile  Roma'nın saygısını kazandı her zaman söylerim böyle rakiplere karşı oyunun ilk çeyreği maçın genelini etkiler. Yani cesaretli ve etkili futbol oynayanı motive ettiği gibi rakibi de başka hamleler almaya zorlar.

İlk yarının ikinci bölümünde de tam da dediğimiz gibi oldu Roma oyunda dengeyi sağlamaya çalıştı daha sonra Bakasetas ve Hamsik'i  kitleyerek özellikle Trabzonspor'un yumuşak karnı İsmail'in kanadından savunma arkasına attığı toplar ve kanat organizasyonları ile sonuca gitmeye çalışarak İki pozisyonda da ürettiler. 

Roma'nın Trabzonspor'a karşı bulduğu goller Trabzonspor'un galibiyeti hak eden cesaretli ve güzel futbolunu maalesef gölgede bıraktı. Çünkü Roma herkesin beklediği gibi organize atakla Trabzonspor'u abluka altına alarak gol bulmadı. Bu gollerin biri Bakasetas'ın yan pasında kaptırılan topla diğeri de duran topla kornerden geldi. 

Abdullah Avcı çok geç (!) ama yerinde değişiklikleri ile maçı kazanmayı istediğini ortaya koymuş oldu. Cornelius harika bir kafa vuruşu ile takıma beraberliği getirdi. Kıyaslamak yanlış olsa da bu gol bende Sorløth'un ilk maçında Sparta Prag'a attığı golü hatırlattı. O da Türkiye'de mükkemmel izler bırakan Takımı neredeyse tak başına şampiyonluğa sürüklediği ve sonunda gol krallığı yaşadığı hikayesine böyle başlamıştı. 

Trabzonspor Nwakaeme'yle bir çok fırsattan yararlanamadı. Gerçekten çok becerikli bir futbolcu ama maalesef bu beceriyi final paslarında ve son vuruşlarında  gösteremedi. 

Hayatımda ilk defa Trabzonspor'un yenildiği  bir maçta keyif aldım. Her anını Keyifle izledim. Evet hop oturup hop kalktık hatalara kaçan fırsatlara kızdık üzüldük ama 450 milyon euroluk Roma kalemize sadece iki şut çekti ve maçın hiçbir anında bırakın kazanmayı beraberliği bile haketmedi.

Ve gerçek bir sınama maçı olan Roma maçındaki oynanan futbol, verilen mücadele ise ilerleyen haftalar için oldukça umut vericiydi. 

Geçtiğimiz yıl Trabzonspor rakiplerine oynadığı futbolla şu mesajı veriyorudu "beni yenemezsin en fazla berabere kalırsın çünkü iyi savunuyorum" bu sezon kurulan takımın verdiği mesaj ise "her ne yaparsan yap senin attığından fazla gol atıp maçı kazanacağım" 

Yani bu sezon bol gollü maçlar izleyeceğiz. Futbolda savunma önemlidir. Ama her şeyi tam doğru yapmak bu kadro üzerinde mümkün de degildir. Sahada fark yaratan; cesaretli futbolu oynamak için, hücumdaki bütün alanları, bütün pas opsiyonlarını ve hücum varyasyonlarını denemek gerekir. Bu da bir takım defoları ortaya çıkarır. 

Aslında bu birazda tercih meselesidir. Geçen yıl ve bu sezonki Trabzonspor'dan hangisinin getirisi iyi olacaksa teknik adam ona yönelecektir. Yönelmelidir. Bu maç özelinde geçen sezonki Trabzonspor rakibin aksiyon almasını beklerdi. Şu bir gerçek ki bekleyen ve rakibi tarafından gerekli saygıyı kazanamamış Trabzonspor'u Roma çok farklı yenerdi.

Belirtmeden geçemeyeceğim maç sonunda sosyal medyada Trabzonspor taraftarlarının İsmail Köybaşı ve kaptan Uğurcan Çakır'a çok yüklendiğini gördüm. Trabzonspor'da bir kesim taraftar profili maalesef her maç sonunda bir oyuncuyu hedefe alıp ağıza alınmayacak hakeretlerle tahkir ediyor. Çok değerli bir dostumun söylediği gibi bu sezon şampiyonluk için her şeyden önce takımın cesarete ve iyimserliğe ihtiyacı var. Tabii ki eleştirelim çünkü eleştiri, kişisel gelişmenin ve başkalarını da geliştirmenin en etkili yolu ve yöntemidir. Ama eleştiri karşısındakini yakmak, yıkmak, bitirmek amacıyla değil, yol göstermek, moral ve ilham vermek amacıyla yapılmalıdır. Eleştiri, dozunda ve terbiye sınırları içerisinde yapılırsa buradan iyi kazanımlar elde edilebilir.