Önce şu aklımızla dalga geçenlerden başlayalım… Yani, en az hakemler kadar kirli, şaibeli yorumculardan bahsediyorum…

Sözümona eski hakemler, futbolcular ve gazeteci şarlatanlar… 

Bunların temsili hali, besicilik yapan zatın ineğine benziyor…

Hani fıkra bu ya… Adamın ineği yeşil ot yemeye alışmış, kış gelince kuru ot yemez olmuş, yemeyince de süt vermez olmuş. Adamın da aklına, ineğin gözüne yeşil jelatinli gözlük takmak gelmiş ve neticesinde otları yeşil gören inek; kuru otları da yeşilmiş gibi yemeye başlamış.

Bu minvalde, ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni tartar misali…

Adam gole gidiyor, yetişememişsin, arkada kalıp avantajını kaybetmişsin hem ayağınla hem de elinle bariz bir şekilde faul yapıyorsun ama bizim yeşil gözlük takanlarımız, geçenki bilmem ne maçını referans gösterip örnek veriyorlar.

Rakip, Cornelius’u grekoromen güreşçi gibi kündeden aşırıp, manitasının belini tutar gibi sıkıca tutup sarmalıyor, buna bile mırın kırın ediyorlar…

Djanini’nin kırmızı kartlık pozisyonuna, bırak kırmızıyı sarı bile vermem diyen mi ararsın, pozisyon sarı da kırmızı da değil hatta faul bile diyen dangalak mı ararsın, penaltıya bile itiraz eden yeşil gözlüklü inek mi sorarsın vs. vs.

Hepsi yeşil gözlüklerini takmış cazgırlık yapıyordu dün akşam maç sonrası…

Futbolun katili hakemler diye ahkâm kesiyorlar…

Çok değil birkaç maç önce Galatasaray- Rize maçında katmerli fauller verilmeyip 110. Dakikada atılan haram gole ve galibiyete kimse gık demedi, şimdi topyekûn hepsi katil hakemler teranesinden dem vuruyor…

Bu minvalde öyle yorumlar yapılıyor ki sanki biz maçı izlemedik ya da başka bir maçı izledik veya biz futbolu hiç ama hiç bilmiyoruz.

Bu futbolu hepiniz kirlettiniz. Bizi futboldan siz soğuttunuz, Milli takım duygularımızı bile siz sömürdünüz.

Yıllarca katledildik, aleni doğrandık hiçbiriniz ses çıkarmadı, hepiniz bıyıkaltı güldünüz, timsah gözyaşları döktünüz. Şimdi o koltuklarda oturmanın diyet borcunu ödüyorsanız…

Tek bir ağızdan ve aynı akortla…

Hakem ilk defa bu kadar “adil”liğ”e”  uzak/yakın maç yönetti

ki onda da aleyhimize ağır kararlar vardı. 

Mesela Fener’in ilk golünde Mesut topu eliyle aldı, görmedi, Cornelius’a ceza sahasında yapılan penaltıyı ilk kararında vermedi, VAR sonucu verdi ama son adamdan kırmızıyı vermedi.

Yine buna rağmen cıyaklayan, halkı ayaklanmaya çağıran, yıllarca haramdan, puan gasblarından beslenip şampiyonluklar yaşayan,

1996’da şehri gererek,

2011’de tapelerle ispatlanmış bir şekilde aleni şike yaparak şampiyon olmuş

ve bizi bu iki süreçte en az otuz yıl geriye atan ve milyonlarca dolar borca sokan  “bir takım” yine her şeye rağmen mağduru oynuyor.

Utanmadan hakeme saydırıyorlar.

Hakem, biraz hakem gibi maç yönetince bozdukları kantara itiraz ediyorlar.

Kininizde boğulun…   

Gelelim maçın analizine…

Hoca oyuna farklı bir anlayışla forvetsiz başladı, uzaktan şut veya duran top haricinde gol atma şansımız yok demekti bu. Zaten öyle de oldu.

Islak zemin azizliğinden golü yedik ama attığımız birinci ve üçüncü gol de zeminin bize getirisiydi.

Hamşik gibi çok çok etkili bir silahın olmamasının bariz etkilerini rakip on kişi kalana kadar gördük. Eğer akşamki maçta Fener 10 kişi kalmasaydı ve sakatlanıp çıkan Nwakame gerçeğine de bütün bu şartlar altında değerlendirseydik maçı kesin kaybederdik. Çünkü Nwakame ve Hamşik takım gücünün yarısı…

Rakip bir kişi eksik kaldıktan ve hemen akabindeki serbest vuruşta golü bulunca psikolojik üstünlük bize geçti ama sonrasında hocanın akıl tutulmasına şahit olduk.

 Özellikle set halinde çizgi defansa yatan ve kontralarla golü aramaya çalışan bir rakibe karşı en etkili silahınız Nwakame de sakatlanıp çıkınca maç kördüğüme döndü.

Geldiğinden beri hiçbir varlık gösteremeyen Gervinho soldan, Yusuf da sağdan orta yapamayınca,  Berat, Bakasetas, Ömür, Yusuf, Gervinho, Djanini arasında top bir sol tarafa bir sağ tarafa atılıp Fener’in ekmeğine yağ sürüldü.

Hâlbuki değil 60’tan sonra 30. dakikada Cornelius’u alsa maç ilk yarı bitecekti.

Hocanın illa ki bir bildiği vardır ama en az 35 dakika takımı uyutmasına ve Fener’e moral vermesine hiç gerek yoktu.

 Karambole yenilecek bir gol ya da aksi bir hakem kararı her şeyi ters yüz edebilirdi.

Neyse ki geç de olsa Cornelius oyuna girince kanatlar açıldı, Fener set halini bırakıp oyunu iyice ceza sahasında kabullenmek zorunda kalınca işin rengi değişti.

Siopis, Dorukhan ve Cornelius değişiklikleriyle maçı çevirmeyi başardık.

 Galatasaray maçında gözyaşlarıyla sahayı terk eden Ömür, bu maçın asıl kahramanıydı.

İkinci ve bilhassa üçüncü golümüzde yaptığı asistlerle maçı koparan adamdı.

Bütün bunların üstüne namağlup unvanla ve Fener gibi ezeli bir rakibi yenerek liderliğe oturmak da işin ayrı keyif veren tarafıydı.

Birileri cırlasın, cıyaklasın, ayaklansın, ne yaparsa yapsın…

Ezcümle… Biz horoz misali polemiğe girmeden şampiyonluğa yürüyoruz.