Yine bana hüsran yine bana hasret var, şeklinde şarkının sözleri…

O misal, bir on yıl daha gitti…

 

Her on yılda bir dejavu yaşamaya alıştık artık…

Tıpkı bu ülkede her on yılda bir darbe yapılması gibi bize de on yılda bir darbe yapıyor futbolun şeytanları…

 

Ben demiyorum, tarih istatistiklere ışık tutuyor.

Yıl 1996… Fener o sene ayak oyunlarını da becerip şehre ve takıma büyük bir yıkım bırakıyor. Sonra efsane kadro dağılıyor, yerlerine çok pahalı ve bir o kadar da çapsız adamlar alınıyor, yıkım yıkımı getiriyor ve 2001’de kümeden son anda viraj alan bir kadro, efsanenin şerefini kurtarıyor.

 

Kendini ancak Fatih- Gökdeniz öncülüğünde 2004’te toplayan TS, yine bir Fener şikesi ile bir altı yıl daha zirveye oynamak için çırpınıyor.

 

Hatırlarsanız 2005’teki şikenin damar yolunu Kadıköy’de Hakem Cem Papila enjekte etmişti. Fener yine malum masa oyunlarını iyi becermişti.

Kadıköy’de geçenki törende olduğu gibi hep bir Şeytan ve Şeytanlık kol gezer zaten…

 

 

Sonrasında bir altı yıl daha geçti. Yine çok büyük paralar döndü ama bu altı yıllık zaman diliminde yine yıkım, yıkımı getirdi.

 

Taki 2010 yılına kadar…

 

2010-2011 yılında 1996’daki kadro gibi bir kadro ile ligin tozunu atan takımdan, şikeciler tüm siyasi partilerin de desteğini alıp şampiyonluğu çaldı.

 

Yine bize 1996 gibi bir yıkım yaşatmada başrol oynadı Fenerbahçe…

 

Sonrasında yine dejavu…

 

Yani efsane kadro yine dağıldı, kadronun bel kemiğini oluşturan Selçuk, Burak, Umut gibi isimler Galatasaray’a transfer oldu ve GS bilhassa Selçuk’un müthiş oyunuyla üç yıl şampiyon oldu.

Biz ise çok çok büyük borçlanmalara girerek bugünkü iflasın en ölümcül adımlarını 2011’den sonra attık.

Düşünün, sadece bir sezonda 27 futbolcu transfer edildi. Sonuç büyük bir fiyasko…

 

Ve aradan bir on yıl daha geçti… 2020 senesine gelindi. Beşiktaş’ta tutunamayan, Fener’de kadroya giremeyen ve Gökhan Ünal’a karşılık Şenol Güneş’in eline verilen ve o günden bugüne Türk futboluna damga vuran Burak gibi ve hatta ondan çok daha iyi bir golcü geldi takıma…

 

 Uzattım Burak örneğini çünkü doğuş hikâyesi aynıydı Sorloth’un…

 Ve Kuzey’in Kralı takımı Uğurcan ile sırtlayarak şampiyonluğa taşıyordu.

 

Üstelik Türk futbol tarihinde bir ilkin yaşandığı yani ezeli rakipler BJK, FB ve GS gibi takımların lige çok erkenden hava attığı bir sezon kolay bulunacak bir fırsat da değildi.

Hakemler bizi yine acımasızca buduyordu ama hem takım çok iyi gidiyordu hem de ezeli rakipler ligde yok gibiydi.

O sene bu sene diyordu herkes… Olacağız da sloganları dillere pelesenk olmuştu.

 

Bu sefer de iki bin yıl önceki gibi Çinliler durdurdu bizi… Wuhan’da laboratuvar ortamında ürettikleri bir virüsle dünyaya format attılar.

Sonrası malum…

 

Yine masa başı oyunlar…

Zaten en az 20 puan gasbedilmişti lig ertelenene kadar.

 Pandemi süreciyle beraber, birileri ligi tescil etmeyip bizim de katkımızla Başakşehir’i şampiyon yapmayı başardı.

 

Aslında her şey Ünal’ın gönderilişi ile başladı. Sonra birilerine göre takım içi huzursuzluk bana göre ise şampiyonluğu Başakşehir’e hibe etme süreci ile bir on yıllık dilim daha tamamlanmış oldu.

 

 

Gelenek bozulmadı…

En iyi adamlar elde tutulmadı(!).

 96’da, 2010’da ne yaşandıysa aynısı yaşandı.

 

Bu maçtaki kadroya bakıldığında defanstaki dört oyuncunun elle tutulur bir tarafı yok, Gilerme denen adamın geldiğinden beri ne yaptığını kendi dâhil bilen yok.

Kaleye tek şut bile yok…

Yani artık bundan sonra yokluklara alışın…

 

Sosa’nın yerini alması düşünülen ve lakabı Pitbull olan bir adam, gördüğü gereksiz bile sayılamayacak bir müdahale ve ardından yaptırdığı gereksiz penaltı ile bize malum orkestranın aynı şarkılarının demosunu sundular bu akşam…

 

Demo diyorum, çünkü bu fotoğraf gösteriyor ki şarkılar önümüzdeki hafta başlayacak acı acı çalmaya…

 

Yine çok ama çok çapsız oyuncular ve yardımcının yardımcısından devşirilmiş, oyunu okuyamayan kendine de bize de yardımcı olamayan hocalar…

 

Görünen o ki sırada Metin Aktaş var…

 

Oyyy, oyyyy, offff, offf çeken bu takımın çilekeş taraftari…

 

9 Temmuz’da yağan sağanağın ardından sele dönen Trabzon sokaklarından esinlenip bu durumları da sezinleyip üstelik takımdan tek bir oyuncu dâhil gitmemişken ve Antalya maçının 2-2 bitmesinin ardından şampiyonluk iddiaları hala daha varken şöyle demiştik:

 

Gök gürledi, şimşek çakdi,rüzgar esdi, yağmur yağdi,tarlada misirler yaddi...

Karadeniz'de yine gemumuz batdi,

Bu sene de şampiyonluk yaddi...

Seneye de deruk ki:

Kadro dağaldi,adam alunmadi,

Ayam gurak gitdi,pakla misir guridi,badadisa maraz vurdi...

 

Ezcümle… Karadeniz’de yine gemumuz batti…