Süper Lig 2019-20 Cemil Usta sezonu start aldı. Yeni sezonun Türk futboluna hayırlara vesile olmasını diliyorum. Hataların az, futbol kalitesinin yüksek, adaletin ön planda olduğu bir sezon dileyerek, Trabzonspor ile ilgili düşüncelerimi kısaca paylaşmak istiyorum.

Bordo Mavili takımın yönetimi transfer sezonunda, genç oyuncu adı altında gereksiz transferler  yaptı! Neden ve niçin bilmiyorum! Fakat,  kendi alt yapınızın başına Sadi Tekelioğlu gibi bir ustayı getirmek varken, sıradan oyuncuları transfer etmek,  alt yapı inancına son derece aykırı bir durumdur diye düşünüyorum. Bu notla başlamak istedim. Lakin yönetimin, Obi Mikel dışında yaptığı transferlerin iyi olduğu kanaatindeyim. Norveçli Sorloth, Portekizli Fernandes, Arjantinli Campi’nin takım için hem ekonomik yönleri, hem de yetenek ve kaliteleri ile doğru transferler olduğu düşüncesindeyim. Her ne kadar Campi hakkında kafalarda soru işaretleri oluştuysa da, Avusturya kampında antrenmansız vaziyette sahaya sürülmesin, hata olduğunu düşünüyorum. Ve oradaki maçları ölçü olarak kabul etmiyorum. Campi’nin, izleme komitesi tarafından defalarca izlenerek transfer edildiğini ve bu futbolcunun, iki üç hafta içinde çok değişik bir görüntü ile ilk on birde yer alma ihtimalinin yüksek olduğunu  düşünüyorum. Norveçli Sorloth; güçlü, akıllı, oyun görüşü üstün bir yetenek olarak, takıma belki tam bir golcü görevi görmeyecek ama önemli kilometre taşlarından birisi olacak gibi duruyor. Fernandes’in de güçlü fiziğine rağmen çabuk bir stoper olması ve topu oyuna iyi sokuyor olması (İzlediğim ve bildiğim kadarı ile) onun da değişmezler arasına gireceği izlenimi veriyor bana. Obi Mİkel ise kafamda soru işareti. Çünkü doyuma ulaşmış, zirveyi; futbolun beşiği İngiltere’de yaşamış, son iki üç yılında kendini bırakmış bir isim olarak, üstelik menajer maliyeti ile yaklaşık 1.7 milyon Euro’ya mal olmuş bu ismin yerine; hedefleri olan, çok çalışkan, doyuma henüz ulaşmamış ve izleme komitesinin  çok istediği Remi Walter alınmış olsaydı, hem ekonomik anlamda hem sahada ki verim anlamında ve hem de gelecek yıllarda paraya dönüştürme adına, çok daha isabetli bir iş yapılmış olunurdu.

Trabzonspor’u özellikle Prag maçlarının ikincisinde beğendim. Eksiklere rağmen, geçerli bir not verdim kendimce. Zaten hiçbir takımın, daha sezon başlamadan hazır olmasını beklemek, hayalcilik olur. Mesela bana göre Abdülkadir Ömür, Hüseyin Türkmen, Uğurcan Çakır halen daha kendilerini tam olarak bulmuş değil. Göreceksiniz, iki üç maç sonra Trabzonspor, bir çok eksiğini geride bırakmış bir hale gelecek. Benim Trabzonspor açısından Prag maçlarında baktığım, takım ruhuydu! Takım olgusunun, geçen sezon kaldığı yerden devam ettiğini görmek,  inanın beni mest etti.

Sosa, A. Kadir’ler, Pereira, Novak, Nwakaeme gibi yeteneklere, birkaç maç sonra hazır hale gelecek olan Campi, Uğurcan, Fernandes, Hüseyin gibi isimler eklendiğinde, gerçekten kalitesi tartışılmaz bir hal alacak Bordo Mavililer. Trabzonspor’un böylesine kaliteli yeteneklerinden daha önemlisi, pes etmeme duygusudur! Geçen sezon var olan takım ruhunun yarattığı, pes etmeme ya da teslim olmama veya inatlaşma anlayışını, bu sezonda göreceğiz gibi geliyor bana. İnanmışlar ordusu, eğer bu havayı, bu karakteri sahaya yansıtmaya devam ederse, eğer yönetim skandal hatalar yapmazsa açıkçası benim nazarımda Trabzonspor, şampiyonluğun en önemli adayıdır bu sezon! Yanılabilir miyim? İnsanım, elbette ki yanılabilirim. Lakin; taraftarı, yönetimi, oyuncu grubu, karakterli teknik heyeti, yıldız ayakları, takım ruhu ile her ekibin önünde olduğu gerçeğini görürsek, ve de Berat Albayrak gibi çok önemli bir lobi gücümüzün, bizi hakemlere ezdirmeyeceğini de hesaba katarsak, en büyük favorinin Trabzonspor olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Umarım, bu düşüncelerim beni yanıltmaz. Yolun açık olsun Trabzonspor.