Becerisizlikle ihanet arasında çok ince bir çizgi vardır, derdi Rahmetli Türkeş…

 

Bu futbolcu aday adaylarının hali pür melali ikisini de akla getiriyor. Hatta daha çok ihanet tarafı ağır basıyor.

 

Bu takım 2000 yılının hemen başında kümeye bile düşüyordu.

Hatta yıllar içinde çok ağır durumlar yaşadığı, çöküşe geçtiği dönemler de oldu.

Her şeye rağmen bu kadar çapsız, vasıfsız, ruhsuz ve futboldan bu kadar uzak bir oyuncu kadrosu hiçbir zaman olmadı.

 Hocadan başka maça isyan eden, bir hocanın bu kadar çaresiz kalıp kendinden geçtiği bir dönem hiç ama hiç olmadı.

Aksine yokluklardan hep bir bir başarı hikayesi çıktı…

 Mustafa Reşit Akçay en alt ligden alıp 1461’i zirveye taşıdı.

Olmayacak adamlara futboldan ekmek yedirdi...

 

Sadi Tekelioğlu Salih Tekke ile geldi alt yapıya

Yusuflar Uğurcanlar Ömürler çıkıp geldi...

 

Peki, 4-5 yıldır alt yapıdan umut bağladığımız ya da bizi heyecanlandıran ve adına genç denilen bir adam var mı…

Üstelik bu kadar genç forma giydi bu akşam…

Yabancı diye transfer edilen adamların ne üstünlüğü var bu genç oyunculardan…

 

Abdullah Avcı maçtan önce bereketli Topraklar dedi ya buraya...

Bursasporlu Batuhan Kör’ü kast ediyordu muhtemelen…

Aslında bu kadroyu kuran, bu adamları topçu diye alan körleri söylese daha iyi olmaz mıydı sizce…

 

Duygularımızı köreltti futbolun bu körleri...

 

 

Evet, Sayın Başkan mikrofon sende…

Söz savunmada…,

Gerçi ,

Davalı ben, davacı ben, yorgunum bu celselerde,

 Kayahan misali…

 

 

Bil ve alma desek biliyoruz ki sen özellikle alacaksın Bilal gibileri… Saçları sarıydı sarışındı, boyadı sadece o kararmadı, ruhumuz da karardı…

Diyabet hastası gibi transferlerin…  Diabete giriyor hepsi bu şehirde… Sefiller gibi her biri… Sefiller ’in sefil olmayan tek sefiri Victor Hugo misali…

 Onun var biraz biraz ederi… Ama bir o kadar da gideri…

Ne yapsın Allah’ın kulu olan Abdullah… Av da Avcı da kendi…

Tebrik etmek lazım kendisini, kolay değil böyle adamların hocası olma cesareti…

 Devam edelim kısa kısa… Ya da kısasa kısas kıssasına…

 

Balık baştan kokar ya da at sahibine göre kişner misali…

 Şu ihanetin veya beceriksizliğin üstündeki örtüyü atma zamanı değil mi sence… Tam da Adana Demir’den hem de on kişiyle demir bir yumruk yediğin bu demde…

Adana karpuzu gibi yarılıp tarumar olduğun şu Aralık gecesinde bir aralık aç bakalım şu yakın geçmişe…

Y a da ruhumuza geçmişe, geçmişlere…

Yoksa birilerinin dediği gibi başlar ayak ayaklar baş mı bu kulüpte…

Sembolik misin, melankolik misin?

 AH…

MED bir geceydi bu gece, şansızdık, Baker atsa bekâr gezmeyecektik, hocamıza güveniyoruz, yeni bir kadroyuz, devre arası ufak takviyelerle çok daha iyi olacağız diye bizi yine yemleyecek misin?

 

 Ünal’ı sana kim tasfiye ettirdiyse, Fener’in, Galatasaray’ın, Beşiktaş’ın yarışta olmadığı bir ligde yardımcısını kim onun yerine geçirtip Sosa’yı da onun üstüne çıkartıp şampiyonluğu Başakşehir’e kim hibe ettirdiyse, onun da yardımcısını hoca tayin edip bu kadar enkaz adamları kim bu kulübe yamayıp paraları birilerine peşkeş çektiyse, vesaire, vesaire…

Hadi  bu beceriksizliği ya da ihaneti bir deşifre et bize…

Evet Sayın Başkan, sayenizde…

Ezcümle… TRABZONSPOR  AYRI BİR ÇİLE…