Trabzonspor; hep ihtilallerin, savaşların, darbelerin kısacası olağanüstü durumların yaşandığı dönemlerde şampiyonluklar yaşamıştır.

Onun için derim ki Trabzonspor; ihtilallerin takımıdır.

Savaşçıdır, savaş yıllarının şampiyonudur.

Darbe yıllarının darbecisidir, çünkü o yıllarda İstanbul saltanatına darbe vurup uzun süre şampiyonluklara ambargo koymuştur.

Biraz daha açalım pergeli…

1960 darbesinden 7 yıl sonra kurulup, 1971 Askerî muhtırasında kadrosunu şekillendirip,1974'teki Kıbrıs çıkarmasının ardından gelen Kıbrıs Barış Kupası ile coşup, 1976'da başlayan şampiyonluklardan sonra,1980 darbesi ile ortalığı kasıp kavuran fırtına, 1984'te ancak durduruldu...

Yani Türkiye ve dünya konektörü ile paralel giden garip ve fırtınalı bir ilişkimiz vardı...

Fırtına ismi belki de bundandı…

Bu sefer 38 yıllık bilenmişlikle, savaş da çıksa şampiyonuz motivasyonuyla giderken

Ve hatta

Rekorları altüst ede ede, rakipleri eze eze,3 büyütülmüşlere tarihi puan farklarını çaka çaka yol alırken

Evet,

savaş da çıktı...

Hem de yüzdüğümüz suların tam da karşı yakasında...

Bu sefer de Putin bizi sabote etti...

Devam edelim bir önceki yerden…

 40 yıla varan bir susturulmuştuk...1983-1984 sezonu son şampiyonluktu… Fırtına nihayet dindirilmişti.

Önce 13 yıl süren bir Fetret dönemi... Sonrasında 96 dirilişi ve tekrar çöküş...

2001’de neredeyse küme düşüyorduk 96 travması yüzünden.

2004’te tekrar kendimize geldik ama yine hakemler silkeledi bizi…

1996-2004 şampiyonluklarını hakemle,

2011'i hakem ve üst düzey organize edilen şikeyle kaybettik...

Bütün bunlar içinde bilhassa 1996 yılı tam bir travmaydı.

Bizi en az 30 sene geri götürdü.

Şehir, ben, biz, hepimiz… Hala bu olayı unutmuyoruz, unutamıyoruz…

2011; hırsızların, şikenin, kumpasın kısacası iğrençliğin yılıydı.

Bir de işin taraftar boyutu vardı ki acıya acı katan türden...

96’daki maçın ardından intihar eden gençlerimizin acısını unutturmayacak başka bir olayı 2011’de yaşattılar yine bize…

2010-2011 sezonunda Eskişehirspor ile 0–0 kaldığımız karşılaşmayı bir kahvehanede izleyen 61 yaşındaki taraftarımız Mustafa Çelik, maçın ardından evine gelmiş, eşine, "Bizi yine şampiyon yapmayacaklar hanım” dedikten kısa bir süre sonra fenalaşmıştı. Çelik, kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmişti.

İşin arka planında böyle trajediler de yatıyordu.

Gelelim son beş yıla...

2019'da bu iş bitiyor bu sene derken dünyaya format attıkları COVİD'e yakalandık, ligleri ertelediler,

bir el; bizi entübe ederken; Başakşehir'e COVİD'i ayakta atlattırıp onları şampiyon yaptılar.

Yine cam kırıkları kaldı geride...

Anne, bu sene bizi şampiyon yapmayacaklar diyerek gittiği cephede şehit olan askerimizin acısı da bu kaçan şampiyonluğun başka bir hikâyesiydi.

Erman Toroğlu’nun;

 haksızlığa maruz kalmasaydı, Trabzonspor şimdi 11 puan farkla liderdi, dediği yıldı 2019 yılı…

Sonrasında yine mi çöküş derken Avcı geldi...

Yalan yok, herkes gibi biz de muzurandık...

Ersun Yanal gerçeği bir tarafa,Beşiktaş'tan kovulan ve Mili Takım'da da başarılı olamayan  bir Avcı etiketi vardı zihnimizde.

Çok şükür ki tersi oldu ve maya tuttu...

Ve Avcı ile entübeden çıkış...

Ama ne çıkış...

Mazot bile bire üç prim yaptı...

Bize Avcı lazımdı, Avcı’ya da biz… İki deli bir araya gelmemeliydi, geldi…

Artık  saldıra saldıra değil, uyuta uyuta, heyecanlana heyecanlana değil, sakin sakin…

Kısacası ölü taklidi yaparak oynamayı öğretti bize.

Avcı, resmen takımın genetiğini değiştirdi. Fırtınalı bir denizin çocuklarını, çarşaf gibi sakin bir gölün çocuklarına dönüştürdü.

Oyun odaklı anlayıştan ziyade strateji ve sonuç odaklı hareket etmeyi kavrattı.

Kontrolsüz gücün güç olmadığını, temkinli ve kontrollü olmanın ana hedef olduğunu; oyun anlayışıyla gösterdi.

Ve sonucunu da alıp tarihî başarıyı yakaladı.

İşte tam da şaha kalkıp dolu dizgin giderken yukarıda değindiğimiz olağanüstülüklerin hepsi ceyran etti...

Savaş bile çıktı…

Durun,daha bitmedi...

Başka ne olacak, daha ne olabilir ki  derken Türk futbol tarihinde olmayan bir şey oldu.

Yaklaşık on beş hakem azledildi…

İnanır mısınız, sebeplerinden birinin de Trabzon’un şampiyonluğu gidişi olarak telaffuz edildi.

Yani açıkça itiraf ettiler bunu.

Dünya tarihinde örneği var mıdır bilmiyorum ama düşünün ne hale geldiklerini, ne hale getirdiğimizi…

Yıllarca lime lime bizi doğrayan isimler tasfiye edildi.

İşin içinde şike de bahis de taraftarlık da vardı hakemler adına.

Çünkü bu yaptıklarının “ hakem de insan, hata yapabilir” den çok daha öte bambaşka izahı vardı. 

Kapkara  öyküler vardı...

Hakemlerle engellenen şampiyonluklarımız vardı.

1976’da attığımız bariz golü saymayan hakem Doğan Babacan’ı kramponlarını çıkararak ve sahaya oturarak protesto eden Ali Kemal Denizci’yi,

“sakatlanıp yerde yatan kaleci Şenol Güneş”i görmesine rağmen oyunu devam ettiren ve Beşiktaş’a ikinci golü attıran hakem Sadık Deda’yı,

2005 yılında Kadıköy’de şampiyonluğu elimizden alıp Fener’e veren Cem Papila’yı,

 2011’de şampiyonluğa giderken durdurulduğumuz ve Fener’e peşkeş çekilen nice maçları,

özellikle buradaki Ankaragücü maçında Umut Bulut’a yapılan net penaltıyı vermeyen Bülent Yıldırım’ı,

Yine o yıl,sahamızdaki Fener maçında en az beş metre geride olan Alanzinho’ya ofsayt bayrağı kaldıran Aleks Taşçıoğlu’nu,

Aleyhimize dört kırmızı kart gösteren hakem Deniz Ateş Bitler’e Salih Dursun’un baştan sona şike ve bilhassa iddia kokan Galatasaray maçında gösterdiği kırmızı kartı…

Cüneyt Çakırları, Fırat Aydınusları, Halis Özkahyaları…

Onlarcasını sayarız,

 Arşivi indirsek de binlercesini ispatlarız…

Her birinin ayrı ayrı travması vardır zihnimizde…

VAR'a kadar devam eden bir travma...

Aslında bütün oyunlarını önce VAR bozdu.

   Yani VAR, dümenlerine engel oldu.

Hatta ilk uygulamalarda VAR’a da rağmen üç maymunu oynadılar.

Masa başında VAR’a bakan, en az yirmi kamerayla gördüğü halde hakemi uyarmayanlar mı ararsın,

 sahadaki zaten ezelden sicilliydi, tescilliydi mi dersin...

 Neticede  alaşağı edildiler....

Bu işin içinde bir bit yeniği mi yoksa MİT yeniği mi var bilemem ama bildiğim bizim de bir etkimiz var…

Çete tasfiye edildi…

Yıllarca; bizi şampiyon yapmamak için ellerinden geleni yaptılar, hatta çok kötü olduğumuz sezonlarda da kümeye atmak için uğraştılar…

Evet, bilhassa Çete diyorum çünkü Türk futbolunun katline damga vuran, şampiyonlukları belirleyen, toplumsal bir infial oluşturmak için görevliydi birçoğu…

Şimdi el çektirildi hepsine…

Ses; en çok malum takımlardan geldi. Kendilerince tertemiz şampiyonluğumuza ve hatta eze eze gelen zaferimize çamur atıyorlar.

Ne yaparlarsa boş, göklerden gelen bir karar vardır misali…

Gümbür gümbür geliyoruz…

Savaş da çıksa geliyoruz, Putin; Ukrayna’yı yerle bir etse de geliyoruz…

Bu şehir ve bu takım/ hoca kenetlendi, iki deli bir arya gelmemeliydi, geldi…

Ezcümle… İki deli bir araya gelmemeliydi, TRABZON, ŞAMPİYON OLMAMALIYDI