Lafı çok fazla uzatmayacağım. Kısa ve öz olarak sayın Özkan Sümer’in vefatından büyük üzüntü duyduğumu belirtmek  ve birkaç söz etmek istiyorum. Trabzonspor koca bir çınarını, Türk futbolu duayenlerinden birini kaybetti. Allah rahmet etsin.

Özkan Sümer, hepimizin zaman zaman yaptığı gibi önemli hatalar yapmış veya yanlış kararlar vermişti. Her beşeri gibi. Fakat kendini sürekli geliştiren, araştıran ve hizmetleri ile ön plana çıkan Sümer, çok farklı bir kimlikti. Sözleri gerçekten ibretlikti. Bazen güldüren ama bazen de  güldürürken düşündüren, ders  niteliği taşırdı onun ettiği kelamlar. Özkan Sümer’in teknik adamlığını tartışmayacağım. Elde ettiği şampiyonluklar ve yetiştirdiği futbolcular  ile zaten rüştünü fazlasıyla ispat etmişti. Ahmet Suat Özyazıcı ile birlikte sayın Özkan Sümer akla gelen ilk isimler oldu bu alanda. ‘Trabzonspor efsanesi” denildiği vakitte, bu ikili hep gelmiştir aklıma. Tüfad Genel Başkanlığı döneminde tüm Türkiye antrenörlerinin ona duyduğu saygı da, kendi birikim ve gelişiminin eseri olmuştu.

Benim için Özkan Sümer’in en önemli hizmeti Trabzonspor başkanlığı dönemidir. Özellikle 35 yaş altı o dönemi çok idrak edememiş olabilir. Fakat, 20 yıl evvel ki yaptığı devrim, ve iki buçuk yıllık  başkanlığı döneminde oturttuğu anlayış takdire şayandır. O günleri en hararetli şekliyle yaşamış bir kişi olarak, sayın Sümer’in tüm tehditlere meydan okuyuşu, Trabzonspor’da bazı algıları değiştiren adımları, kulübün kasasını kendi kasası gibi görüp her tür savurganlığa son vermesi , benim nezdimde unutulamaz. Bana göre; Trabzonspor tarihinde en başarılı başkan sayın Şamil Ekinci bey,  ama ondan sonra bu alanda en önemli hizmeti veren isim Rahmetli Özkan Sümer olmuştur. Neler yaşandığını, kendisinin neler çektiğini, yönetimdeyken bile arkadan kaç tane hançer yediğini bilerek bunları konuşuyorum. Tolga Zengin’in söylediği gibi; “Trabzon Özkan Sümer’i sahiplenemedi”! Bu görüşe kısmen katılıyorum. Özellikle başkanlığı döneminde sahip çıkılamadı. Eğer sayın Sümer’i, yönetim dışındaki odaklar bir tarafa, kendi yönetimindekiler, hatta daha ileri gideyim kendi asbaşkanı, daha da ileri gideyim; bugünkü başkan o günkü başkan vekili, eğer sırtından vurmak yerine sahiplenmiş olsaydı ve o anlayış Trabzonspor’da 5 yıl hüküm sürebilseydi, çok daha sağlam temellere oturmuş bir Trabzonspor olurdu. Fakat ne arkadaşları onu sahiplenebildi ne de bu şehrin kanaat önderleri! Ve ne yazık ki rahmetli Sümer’in o günlerde oturttuğu kulüp yönetimi anlayışı, kısa zaman sonra gelen değişik yönetimlerle heba edildi. Yani o anlayış yerine, başkalaşıma giren Trabzonspor’u yönetme anlayışları ile kulüp iflasın eşiğine sürüklendi ve siyasilere mahkum kaldı.

1993 yılından beri yakinen tanıdığım ve şahsıma karşı ilgisini alakasını, nezaketini esirgemeden kalbimde önemli bir yer edinen sevgili  başkanıma Allah’tan rahmet diliyorum. Trabzonspor’un bir çınarı daha ebediyete giderken, sanki içimden bir şeyler de kopup gidiyor. Neden biliyor musunuz? Bilgili, donanımlı ve saygı duyulması gereken insanlar aramızdan bir bir gidiyor ve yerleri dolmuyor da ondan.