Kimine göre yeni bir Susurluk,

kimine göre Erdoğan sonrası için parti içi hesaplaşma,

kimine göre de Biden'ın söylemine istinaden

muhalefetin diğer bileşenlerle bir hareket edip,

 

Vezir olan Soylu'ya yüklenip, Şah'ı yani Erdoğan'ı 2023 öncesi mat etmek...

 

Hem Bahçeli’nin hem de Erdoğan’ın konuşmaları son  tezi teyit ediyor gibi…

 

Şimdi gelin pergeli daraltarak bir analiz yapalım...

 

Bütün devletlerin derin devleti vardır. Bu derin devlet, istihbarat aparatıyla bazen gayri nizami harp unsurlarından müteşekkil bir askeri-sivil oluşum da oluşturabilir,

 

bazen de uluslararası sistemi kontrol etmek, başka devletlere operasyon çekmek için

ya da operasyon yememek ya da olası operasyonlardan haberdar olmak için

bazen mafyayı, bazen uyuşturucu baronlarını, bazen de terör örgütlerini kullanır.

 

Mesela 2005’li yıllara kadar CIA’in bir şubesi gibi olan istihbaratımız yani devletimiz; bu menfi duruma rağmen 1980’li yıllarda milli klik refleksi ile hareket eden isimler üstünden; kendi büyükelçilerini katleden Asala'yı Abdullah Çatlı üzerinden bitirmiştir.

 

Rus Devleti; Kırım'a, Libya'ya, Ukrayna'ya Putin'in aşçısı tarafından kurulan Wagner üzerinden çökmüştür.

İngiltere derin devleti Kraliyet ailesinin kirli ilişkilerini ortaya çıkardığı için Diana'yı kendi istihbarat örgütüne öldürtmüştür.

 

En kirli derin devlet ağı ise Gestapo ve Nazi ruhundan müteşekkil Alman derin devletidir.

İtalyan Mafyası bu anlamda efsanedir...

 

Trump’ın ifşa ettiği, İŞİD’i CIA kurmuştur, söylemi de bunun bir başka tezahürüdür.

 

İŞİD ile mücadele yalanıyla kurulan CENTCOM da derin CIA’in ta kendisidir.

 

(Yani aslında sınırımıza yerleştirilen İŞİD soslu PYD,  sözde Kürdistan’ı özde Büyük İsrail’i kuracak projenin adımıdır. Ve bu projenin en önemli ayağı Türkiye’nin doğusunu da içine alan adımdır.

 

Hendek olaylarında verdiğimiz 800 şehit ve çok çok öncesinde başlayan süreçle yani 1980’den beri başımıza bela edilen PKK ve öncesinde ASALA bizzat  bunun için kurulmuştur. Ve bu minvalde 1998 yılında Türkiye’ye bir talimat ile gelen ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grosman, açık açık aşağıdaki teklifi tehdit de ederek şu çerçevede yapmıştır:

Sizi Kürt sorunundan kurtaralım, Doğu Anadolu’yu bize verin biz de size Güney Azerbaycan’ı…)

 

 

 

Kısacası; CIA’den MOSSAD’a; BND’den MI5’e kadar istihbarat örgütleri “terör, uyuşturucu, insan ve silah ticareti, organ mafyası gibi” oluşumlarla iç içedir. Yukarıda örneklendirdiğimiz haliyle de bizzat kendi elleriyle bu yapıları oluşturmuşlardır.

 

Gelelim milyonlarca tıklanan Peker videolarının sosyolojik dokusuna...

 

Batı edebiyatı romanlarından biri olan Robinhood'dan tutun,

 

üç seri halinde çekilen ve dünyanın en çok izlenen ve gelmiş geçmiş filmler içinde en iyi filmi seçilen Baba filmine kadar (bir mafya babasının hikâyesini anlatır) eşkıyalık teveccüh görür.

 

Yani Peker denilen zatın bu kadar izlenmesinin sosyolojik analizi aslında budur...

Sadece bizim milletimizin değil, ulus devlet halklarının,

mafya vari, kabadayı, devlet içinde adeta devlet olan bir güce duyduğu ilgi, merak; işin vitrin kısmıdır.

Aynı şekilde; bu zamana kadar çekilen Türk dizileri içinde en unutulmayan, en çok konuşulan ve en çok ses getiren, izlenme rekorları kıran

duayen Kurtlar Vadisi de aslında bir mafya - derin devlet dizisi olması cihetiyle bu tezin ayrı bir ispatıdır.

 

Ülke gündemini bu kadar meşgul eden Peker'in açıklamalarından ziyade

Pekervari adamlara toplumların duyduğu gizli hayranlık ve sempatinin izdüşümüdür bu durum...

 

Edebiyatımızda Köroğlu, Dadaloğlu gibi isimler

romanlarımızda İnce Memed tiplemeleri ve Türk sinemasında Çirkin Kral lakabıyla Yılmaz Güney filmleri hep bu izdüşümünün mücavirinde açıklanabilir.

 

Peker işte böyle bir hinterlandın son filmidir.

Film diyorum çünkü içinde muhtemeldir ki gerçekler de var kurgu da...

 

23 yıl Fetö'ye biat etmiş, eşinin üstüne olan FG plakalı araç ile gücüne güç devşirmiş, Fetö tetikçisi Emre Uslu ile Fetö abiliği konusunda pazarlık yapacak kadar girift ilişkilere girmiş, Fetö yayını AKSİYON’a kapak olmuş, Fetö’nün devlet içindeki hainleri tarafından korunmuş, kollanmış, himaye edilmiş  Peker bir tarafa,

 

Suriye'deki Türkmenlere silah yardımı yapacak kadar da efsaneleş(tiril)miş, gariban dostu, kalander imajlı

mevcut hükümetin bir kliği ile samimi olarak kendine bazı yerlerde nüfus edinmiş bir BABA –REİS tiplemesinden mürekkep Peker tipolojisi de  diğer kadrajda…

 

Belli ki bir dönem eski Türkiye'nin derin devleti ile de gark olmuş...

İşte bu minvalde,

Peker ismi

Alaattin Çakıcı, İbrahim Şahin, Veli Küçük, Yeşil, Mehmet Ağar, Korkut Eken, Mehmet Eymür, Doğu Perinçek gibi isimlerle bir dönem Fetö sulandırması olan Ergenekon davasında da geçmişti.

Bu isimlere istinaden dönemin Başbakanları,

Çiller ve Mesut Yılmaz da Susurluk için kurulan Meclis Araştırma komisyonunda ismi geçen zatlardı.

 

Çiller'in;

Çatlı için,

Devlet için mermi atan da yiyen de bizim için değerlidir sözü aslında bu ilişkinin bir ifşasıdır.

 

Susurluk ve Egenokan davalarıyla önü açılan ve 40 yıllık bir proje kapsamında

bilhassa Ak Parti döneminde devletin bütün kılcallarına iyice sirayet etmiş bir Fetö

7 Şubat Mit krizi ile ilk meydan okuyuşunu yapmış, Gezi ile arka planda, 17-25 Aralık ile birlikte bizzat vitrinde yer alarak süreci CIA-MOSSAD eskortluğunda 15 Temmuz'a kadar götürebilmiştir.

 

Çakıcı'nın içeride olması da bu yönüyle Peker'in hem parti içinden bir klikle hem de Fetö ile derin ilişkiler ağında olduğunu akla getirebilir.

 

15Temmuz'un finansörü olan ve Suriye, Libya, Yunanistan başta olmak üzere her yerde karşımıza çıkarılan Birleşik Arap Emirlikleri ve bu emirliğin hamiliğinde tetikçilik yaptırılan Peker; bu yönüyle bile aslında afişedir, kriptodur, deşifredir…

 

Tabii ki söylemlerinde doğruluk payı vardır.

 

Ama Peker'in;

Son beş yılda terörün ve mafyanın belini kıran, uyuşturucu trafiğinin rotasını değiştiren,

Gecesini gündüzüne katan

Ve gelmiş geçmiş en iyi İçişleri Bakan’ı olan,

Amerika'ya her seferinde bizzat giydiren,

Açık açık ve hiç korkmadan ve lafını esirgemeden 15 Temmuz'un arkasında Amerika ve BAE vardır diyen,

ABD Büyükelçilerine kesinlikle randevu vermeyen,

Fetö'ye, PKK'ya ve diğer örgütlere göz açtırmayan ve Erdoğan sonrası için en güçlü isim olan ve hatta ismi MHP Genel Başkanlığı için de zikredilen vs. vs.

Soylu gibi bir ismi;

 

 hedef alması

hem bulunduğu ülke olan BAE itibarıyla

hem de tüm sosyal medya mecraında Fetö- PKK/PYD enstrümanlarının

aynı akortla çalıp Soylu'yu hedef tahtasına oturtması,

 

bütün bunların tek elden yürütülen bir operasyon olduğunun belgesidir.

 

Yani sadece düşman oklarının atıldığı ve saplandığı yeri  görmek bile yeterlidir.

 

Bugün Peker'e poker oynatan Biden- CIA aklı Peker'den yeni bir Reza Zarrab çıkarmanın derdindedir.

 

Yani Zarrab -Halk Bankası üstünden Türkiye’yi ekonomik manada kelepçelemek,

Peker üstünden de uyuşturucu trafiğini yöneten ülke isnadıyla uluslararası arenada ağır yaptırımlar uygulamak ve buradan da hükümeti tasfiye etmek  işin perde arkasıdır.

 

Diğer taraftan da iç dinamikleri harekete geçirterek Türkiye'nin bölgesel enerjisini ve sinerjisini kendi içinde eritmenin peşindedir ve tabii ki kendine biat edecek müstemleke bir devletin sembolik devlet başkanının 2023 kariyer planlamasını şimdiden gerçekleştirme niyetindedir.

 

Bütün bu bileşenlere,

Viranşehir Savcısının Pandemi çıkışı

( aslında haklı bir tepki gibi gözükse de acaba arka planda verilen mesaj,

 savcıların bile susturulduğu yerde, bu yolsuzlukları kim susturacak algısı yaratmak mıydı )

 

Pervin Buldan’ın Devlet- mafya iç içe söylemi; birilerinin Netanyahu Benzetmesi ve  hemen akabinde Rize gezisi,  Anadolu Ajansı muhabirinin Soylu’yu hedef alan kamikaze dalışı

 

 

gibi enstrümanların da eklenmesi fotoğrafı daha da netleştiriyor.

 

Ezcümle... Peker'in Pokeri...