Yıldız mesajında “Çanakkale’de başarıya ulaşan ruh göstermiştir ki, dünyada bu milletin var oluş iradesini kıracak hiç bir güç yoktur. Çanakkale'de ortaya konulan bu sarsılmaz vatan sevgisi, bu millet olma bilinci en büyük zenginliğimiz, en büyük gücümüzdür. İnanıyorum ki o yüksek ruh, o millet olma şuuru ve o vatan sevgisi bu topraklar üzerinde ebediyen var olacaktır. Milletimiz, tarihin zorlu sınavlarından geçerek bugünlere ulaşmıştır. Millet olarak imkânsızlıklar içindeyken bile 'Çanakkale Geçilmez' dedirten sağlam bir inancın, sarsılmaz bir ruhun mirasçılarıyız. Türk askeri, tüm imkânsızlıklara rağmen, dünyanın egemen güçlerini bozguna uğratmış ve 1915'te tüm dünyaya, 'Çanakkale Geçilmez!' diye haykırmıştır. Bu büyük destanın yıl dönümünde, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu güzel vatan için hayatlarını feda etmiş tüm kahramanlarımızı, aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz." cümlelerine yer verdi.
CALAP; ÇANAKKALE, DÜNYAYA HÜKMETMEYE ÇALIŞAN BÜYÜK GÜÇLERİN KABUSUDUR
Avrasya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Adil Calap ise 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi’nin yıldönümüne özel kaleme aldığı makalesinikamuoyu ile paylaştı. Calap, makalesinde şu cümlelere yer verdi.“Çanakkale Savaşı; dünyaya hükmetmeye çalışan büyük güçlerin gördüğü en korkunç kabuslardan biriydi. Sanayileşmeye ve onun yol açtığı modernizme ayak uyduramayıp yoksul düşmüş Türk halkıyla savaşılamayacağını ortaya koyan bir diriliş mücadelesiydi. Dünyayı en ücra köşesine kadar sömürgeleştiren büyük güçler; Avrupa’nın arka bahçesinde sanayide, ticarette ve teknolojide geri kalmış Osmanlı İmparatorluğu’nun efendileri olmaya geldiklerinde, kendilerini hem dehşete düşüren olağanüstü kahramanlıkla, hem de düşman ölülerine ve yaralılarına saygı duyan, Kızıl Haç’ın faaliyetlerini gördüğünde top atışlarını durdurup sessizce bekleyen soylu bir davranışla karşılaşmışlardı. Boyun eğmeye hazır bir sömürge ülkesine değil, milletler ailesinin saygın bir üyesi olarak varolma birikimine sahip Türk milletiyle savaştıklarını anlamışlardı.”
“Teknolojik açıdan gelişmiş ve ölüm kusan her türlü silaha sahip bu güçleri dehşete düşüren asıl olay şuydu: Zengin bir lojistik desteğe, dev savaş gemilerine ve savaş uçaklarına sahip oldukları halde, Çanakkale’de sahillere her adım atışlarında, kazdıkları siperlerde her kıpırdayışlarında, denizden yapılan yoğun bombardıman sonrası her taaruza kalkışlarında; sahip oldukları her şeyin yok olup dağıldığına, çöktüğüne şahit olmuşlardı. Türk halkının diriliş destanını anlayamayacak kadar dar bir dünya görüşüne sahiplerdi; çünkü, siperlerdeki kahramanca direniş düşman kuvvetlerin dünya görüşünü yalanlamıştı. Türk halkının kendi vatanını savunma azmi ve özverisi, sömürgeci kuvvetlerin bu manzaraya katlanamayacak kadar zayıf ve kibirli olduklarını sergilemişti, bu nedenle Türk halkını aşağılamanın altında ezilmişler, çökmüşlerdi.”
“Sömürgeci güçler Türk halkının Çanakkale siperlerindeki mücadelesinin ne anlama gelebileceğini anlayacak cesarete sahip olmadıklarından, 18 Mart zaferi yaşanmıştı. Çanakkale zaferi Türk halkı için muhteşem bir aydınlanma, büyük bir coşkunluk ve küllerinden yeniden doğma haliydi; ama yer küresini bir ahtopot gibi sarmış sömürgeciler için tarihlerinde ilk kez yaşanacak dehşet dolu bir aşağılanmaydı. Onlar için felaket olan bu ağır yenilgi, Türk halkı için dünya uluslar topluluğun önemli bir üyesi olduğunun farkına varması ve bu farkındalığı modern bir ülkeye dönüştürmesi anlamına gelmekteydi.”