Barış Pınarı Harekâtı… İsmi bile özenle seçilmiş bir harekât…

Ayn: çeşme, pınar demek…

 

Mesela PYD’nin başkent ilan ettiği ve adına Kobani dediği ( içimizde saflar da aynı tabiri kullanıyor. )  Aynel arab, Arap çeşmesi demek.

 

Hemen yanındaki Resulayn…

Re’s : baş…

Baş  pınar anlamına gelir.

Aynel İsa da bu minvalde…

 

Ve hatta bizim Gaziantep’in isminin aslı

 ayn( pınar, çeşme ) +tab( tab: güç/takat) ayntab şeklindedir.

 Gazi unvanını Atatürk döneminde alan şehrin ismi Türkçeye Antep şeklinde geçse de

güzel / güçlü pınar anlamına gelen şehir demektir Antep.

 

Yani bu coğrafya, pınarlar coğrafyasıdır.

 

Ta ki emperyalist devletler bu pınarları kirletene kadar hep bu isimle müşerref oldu bu kadim topraklar…

 

Hem de  bir asır öncesine kadar…

Her zaman söylemişimdir, yine söylüyorum. Osmanlı’nın çöküşü bir devletin değil, bir medeniyetin çöküşüdür.

İşte bu çöküşün yazılı belgelerinden biri de Sky- Picot antlaşmasıdır.

Sky- Picot antlaşmasıyla cetvelle birbirinden ayrılan köyler ve hatta mahalleler bile vardır.

 

Mesela köyün/beldenin  yarısı Ceylanpınar diğer yarısı Resulayn…

Farkındaysanız hem Türkçe hem de Arapça olarak ikisi de pınar…

Yani pınarın başındaki ceylanı küffar gelip vuralı ve bizden  ayıralı bir asır oldu…

 

Selçuklu Dönemi’ni de sayarsak yaklaşık bin yıldır  yıl bir arada yaşayan ve hiç ayrılmayan bu peygamberler yadigari topraklar, Osmanlı’nın çöküşüyle elimizden çıkıp gitti.

Ve Osmanlı yıkıldıktan sonra Türkiye ile birlikte 64 yeni devlet ile haritalar şekillendi.

 Birçoğu Suriye, Irak, Kuveyt gibi uydurulmuş isimlerle isimlendirildi.

Coğrafya bölünürken, etnik ve dini hususlar bilhassa  gözetilmedi. Çünkü kan ve gözyaşı için bu durum özellikle uygulanan bir stratejiydi.

HalbukiOsmanlı; Musul, Kerkük ve Halep vilayetleri başta olmak üzere tüm vilayetleri bu etnik ve dini hususlara göre ayırdı.

Şiilerin yaşadığı yerlere Şii vali atadı. Ve böylelikle tam dört yüz yıl bir at ( ulaşım ) ve bir güvercinle ( haberleşme )  buraları huzur içinde yönetti ve  kimsenin burnunu bile  kanatmadı.

 

Ama 1917’den sonra buralara çöken  İngiliz aklı şeytani akıldı.

Mesela Suriye’de nüfusun sadece yüzde on yedisini temsil eden Nusayrileri iktidara taşıdı.

Diğer etnik unsurları saymazsak nüfusun %70’i oluşturan Sünni nüfus sürekli baskı gördü.

 ( Hamu- Humus katliamlarını Baba Esed’den biliriz biz. )

 

Ya da Suudi Arabistan nüfusunun yüzde 20’sini teşkil eden Vahhabilik ( bizzatİngilizlerin uydurduğu  tabiri caizse Allah kitap tanımayan bir mezheptir.)

yine yüzde seksen nüfusa sahip Sünnilerin başına bela edildi.

 

Mısır’da da hakeza…

 

 İhvan ya da Müslüman Kardeşler ne zaman iktidar olmuşsa Mursi gibi adamlar devrilip Sisi gibi adamlar asker eliyle getirildi.

Sadece kaos ve yönetilemezlik amaçlanan bu stratejiyle Ortadoğu’da ( bu  bile İngiliz’in verdiği bir isimdir)  kan ve gözyaşı hiç eksik olmadı.

 

Ve şimdi tarih bir kez daha tekerrür ediyor. Bir asır önce ne olmuşsa yine aynı şeyler oluyor. Ama bu sefer tersten bir tekerrür bu…

 

Ondandır ki farkındaysanız Barış Pınarı Harekâtına adeta dünyada tepki vermeyen ülke yok gibi... Kınayanından kına yakınına kadar herkes tepkisini gösteriyor...
 

Hiç silah olmadığımız Finlandiya ya da Norveç bile ülkeler kendince gelin güvey olup ambargo uyguluyor.

 

Üstelik bununla da kalmayıp bizzat kendi basınları üstünden Türkiye, Kürtlerle savaşıyor diye algı yaratıyor...

Sanki Suriye’ye değil de dünyaya girdik.

Tel Abyad ve Resulayn sınırında görevli onlarca yabancı gazeteci Türk askerinin adeta en ufak açığını kolluyor.

Güzel olan hiçbir şeyi yayınlamıyor, haber yapmıyor.

Dün;  Türk- Arap ve Kürtlerden oluşan binlerce insan Tel Abyad’da yıllardan sonra okunan ezanın mutluluğunu yaşarken, bu yalancı ve yanlı medya mensupları tekbir kareyi bile fotoğraflamadı ve haber de yapmadı.

 

Üstelik BBC başta olmak üzere onlarca haber kanalı Barış Pınarı Harekâtı için Türk- Kürt savaşı tanımını özellikle yapıyor ve farklı yerlerde olan olayları montajlayıp dünya kamuoyuna servis ediyor.

Bütün dünyaya bunun bir Türk -Kürt savaşı olduğunu özellikle belirtiyorlar.

Liderlerden bürokratlarına kadar hepsi aynı tutum içinde.

 

Tabi gereken cevabı da almıyor değiller. Çünkü Türkiye artık Eski Türkiye değil…

 

Erdoğan iyice şirazeden çıkan Avrupa Birliği’ne bu minvalde iyi bir ayar verdi

Buna işgal derseniz üç buçuk milyon kişiyi size yollarım diyerek onlara anlayacakları dilden seslendi. Aynı şekilde Alman ve İngiliz  liderleriyle yaptığı görüşmede PYD’yi NATO’ya aldınız da bizim mi haberimiz yok,şeklinde adeta makara geçti.

 

1943 yılında İngiltere tarafından kurulan ve azınlıkların asker darbeleriyle yönetimi elinde tuttuğu ülkelerden oluşan Arap Birliği de bu minvalde hedefindeydi Erdoğan’ın…

Hepiniz bir Türkiye bile etmezsiniz, siz petrolünüzle, dolarınızla konuşuyorsunuz, Türkiye duruşuyla konuşuyor.

Mevlüt Çavuşoğlu ise operasyondan önce Türkiye’yi tehdit etmeye kalkan Fransa Başkanı Macron’a           “ ayakları pislikte olup da öten horoz”(Fransızların sembolü olan horoz motifi)

benzetmesiyle muhteşem bir cevap verdi.


Bu minvalde kendi göbeğimizi kendimiz kesebiliyorsak, elin atına binmeyip  dünyaya meydan okuyabiliyorsak, ambargo tehditlerine aldırış etmiyorsak, yerli ve milli silahların önemi vesilesiyledir.

 

Ezcümle… KOD ADI BARIŞ PINARI…