Bugünkü yazımda, emeklilik şartları ve maaş artışları ile ilgili olarak çarpık bir iki uygulama üzerinde durmak istiyorum. İkinci dereceden bir yakınım, devletin haksız bir kanunla, emekliliğinin önünde set ördüğünü söyleyince, konuya dikkat kesildim. Gerçekten de anlattıkları vicdanları sızlatıyor.

2. derece yakınım diyor ki: “ 18 yaşımdan beri özel sektörde çok önemli görevlerde bulundum. Şu an yaşım 52!  Çalıştığım özel şirket, SSK primlerimi günü gününe ödedi. Hatta emeklilik için geçerli olan pirim gün sayımı doldurduğum gibi, yaklaşık 700 gün de fazla günüm vardı. Ancak o ara yaş olayından dolayı iki yıl beklemem gerektiği söylendi. 2022 yılının Mart ayında yaş engelim de kalkıyordu. Yani emekli olacaktım. Fakat ben iki yıl evvel özel sektörden ayrılıp kendime iş yeri açtım. Beni otomatik olarak Bağ-Kurlu yaptılar. Dedim ki, ‘Kardeşim benim zaten 700 gün fazla günüm var’! Dediler ki; ‘O önemli değil! Ne olursa olsun, işyeri sahibi olduğun için Bağ Kur pirimi ödeyeceksin’!  ‘Peki ama Bağ Kur’a pirim ödersem, bunun bana bir faydası olacak mı? Yani maaşım artacak mı” ?diye sordum. Aldığım yanıt beni şok etti. ‘Hayır hiçbir faydası olamayacak’! Ve Sosyal Güvenlik Kurumu yetkilileri bana dediler ki, “İstersen ödeme. Borç biriksin. Zaten Cumhurbaşkanı her yıl senin konumunda olanların borcunu siliyor”! Ben de bu söze istinaden iki yıla yakın süredir Bağ Kur’a pirim ödemedim. Ancak gelin görün ki, sayın Cumhurbaşkanı tam 18 aya yakındır pirim borçlarına af çıkarmıyor. Benim borcum şu an 20 bin lirayı geçmiş! Bu yüzden emekli olamıyorum. Bekliyorum ki sayın Cumhurbaşkanı af çıkarsın. Bu son derece etik dışı, hakkaniyetten uzak bir uygulama. Ben 30 yıl çalışıp tüm yükümlülüklerimi yerine getirmişim. Ama iş yeri açtığım için devlet benden, üstelik bana hiçbir katkısı olmayacağı halde hala pirim istiyor. Adaletsizlik ve kul hakkı bana göre budur. Mahşerde, bu kanunu çıkaran ve uygulayanlardan hakkımı alacağım.”!

İkinci dereceden yakınım olan dostumu dinledikten sonra, düşündüm. Evet, gerçekten bu durum adil değil. Bırakın bu adamdan iş yeri olduğu için pirim almayı, tam tersine emekliliği dolduktan sonra iş yeri açıp istihdam sağladığı için ödüllendirilmeli. Öyle ya, benim yakınım olan bu kişi, küçücük şirketiyle bugün 4 kişi istihdam ediyor. Yani bu, ortalama on kişiye ekmek kapısı demek! Hadi diyelim ki, bu ve benzeri şartlara sahip insanlardan pirim istiyorsunuz. Peki kardeşim, o zaman neden bu adamların emekliliklerinde maaşlarına bir fark koymuyorsunuz? Bu uygulamada vicdan var mı Allah aşkına!

Ben sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, bu adaletsiz durumu düzeltmesi gerektiğine inanıyorum. Ortada büyük bir haksızlık olduğu düşüncesindeyim. Ayrıca, sayın yetkililerin, emekli maaş artışlarında yaptıkları iyileştirme veya büyük oranlı zamların da adil hale getirilmesi gerektiği görüşündeyim. Mesela adamın biri, torpille devlet dairesine girmiş! Yıllarca maaş almış. Devlet kurumunda çalışırken, devletin o kurumu,  onun sosyal güvenlik primlerini yüksekten, devletin diğer kurumuna ödemiş! O adam 15 bin lira (normal bir işçi) emekli maaşı alıyor. Diğer bir vatandaş ise üniversite de fakülte bitirmiş. Ama devlet kapısından içeri girememiş. Özel bir sektörde primi, düşük ücretle ödenmiş. Aldığı emekli maaşı 4-5 bin lira! Bu bana göre sosyal adaletsizliktir. Üstelik maaşı az olan primini kendi öderken, devlet dairesine girmiş olanın sosyal güvenlik primini, devlet ödemiş! Hadi bunu geçtim. Sayın yetkililer, maaşlar arası uçurumu neden kapatmak kararlılığında değilsiniz? Mesela iyileştirme yapacaksınız. Neden maaşı en düşük olana yüzde 50, bir üstte maaş alanlara yüzde 40, en üstte olanlara yüzde 30 gibi kademeli artış yapıp, arada bir denge kurmuyorsunuz?

Ben bir inanan kişi olarak, Sosyal Güvenlik ile ilgili yasaları, emeklilikteki haksız paylaşımların ya da şartların ivedi olarak gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yoksa bu adaletsiz uygulamaların vebali ahirette çok büyük olur.